My mother tried to reconcile the couple.
- Annem çifti barıştırmaya çalıştı.
My mother attempted to reconcile the couple.
- Annem çifti barıştırmayı denedi.
The dove stands for peace.
- Güvercin barış anlamına gelir.
There was peace all over the world.
- Bütün dünyada barış vardı.
Reconciliation among religions is the foundation of world peace.
- Dinler arasındaki uzlaşma dünya barışının temelidir.
They came to make peace.
- Onlar barış yapmak için geldi.
It's easier to make war than to make peace.
- Savaş yapmak, barış yapmaktan daha kolaydır.
Soldiers began to come home and find peacetime jobs.
- Askerler eve gelmeye barış zamanı işlerini bulmaya başladılar.