barışmamış

listen to the pronunciation of barışmamış
Türkçe - İngilizce
unreconciled
{a} not reconciled, left at variance
{s} not reconciled, not conciliated
(followed by `to') not reconciled; "he remained unreconciled to the situation"
not reconciled
(followed by `to') not reconciled; "he remained unreconciled to the situation
not made consistent or compatible; "two unreconciled accountings"
inconsistent

İlgili Terimler

Barış
(isim) Peace

A lot of people want peace all over the world. - Dünyanın her yerinde çok sayıda insanlar barış istiyorlar.

There was peace all over the world. - Bütün dünyada barış vardı.

barış
concord
barış
1.peace
barış
reconciliation

Reconciliation among religions is the foundation of world peace. - Dinler arasındaki uzlaşma dünya barışının temelidir.

barış
make peace

It's easier to make war than to make peace. - Savaş yapmak, barış yapmaktan daha kolaydır.

They came to make peace. - Onlar barış yapmak için geldi.

barış
peace, concord, reconciliation
barış
peacetime

Soldiers began to come home and find peacetime jobs. - Askerler eve gelmeye barış zamanı işlerini bulmaya başladılar.

Türkçe - Türkçe

barışmamış teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

İlgili Terimler

Barış
hazar
Barış
sulh
Barış
(Osmanlı Dönemi) VİFAK
barış
Barışma işi: "Biz baba kız biliyorduk ki, bu gibi kaçışlar, bir barışla biter."- M. Ş. Esendal
barış
Savaşın bittiğinin bir antlaşmayla belirtilmesinden sonraki durum, sulh
barış
Uyum, karşılıklı anlayış ve hoşgörü ile oluşturulan ortam: "Devlet işçi işveren ilişkilerinde çalışma barışının sağlanmasını kolaylaştırıcı ve koruyucu tedbirler alır."- Anayasa
barış
Savaşın bittiğinin bir antlaşmayla belirtilmesinden sonraki durum, sulh: "Atatürk'ün insan haklarına ve dünya barışına ne kadar saygılı bir lider olduğunu ifade etti."- H. Taner
barış
Barışma işi
barış
Uyum, karşılıklı anlayış ve hoşgörü ile oluşturulan ortam
barış
Böyle bir antlaşmadan sonra insanlık tarihindeki süreç
barışmamış