banque algerienne de developpement

listen to the pronunciation of banque algerienne de developpement
İngilizce - Türkçe

banque algerienne de developpement teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

bad
{s} rahatsız

Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam. - It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.

Kötü koku beni rahatsız etti. - The bad smell sickened me.

bad
{s} sert

Benim kötü bir sert ensem var. - I have a bad stiff neck.

bad
{s} sahte

Sahte para her zaman geri gelir. - Bad money always comes back.

Sahtekâr olma konusunda kötü bir üne sahiptir. - He has a bad reputation of being dishonest.

bad
{s} kem

Tom emniyet kemerini takıyor olsaydı o kadar kötü yaralanmazdı. - If Tom had been wearing his seat belt, he wouldn't have been injured so badly.

bad
{s} terbiyesiz

Ağzın doluyken konuşmak terbiyesizliktir. - It's bad manners to speak with your mouth full.

Dolu ağzınla konuşmak terbiyesizlik olması gerekiyor. - It's supposed to be bad manners to talk with your mouth full.

bad
çürük

Sepetteki bir çürük elma bütün sepeti çürütür - One bad apple spoils the barrel.

Tom'un yüzü kötü bir biçimde çürük. - Tom's face is badly bruised.

bad
neşesiz
bad
değersiz
bad
{i} şanssızlık
bad
{s} kötü, ahlaksız
bad
kifayetsiz
bad
pişman
bad
şiddetli
bad
zararlı

Öğünler arasında yemek yeme sağlığınız için gerçekten zararlı mıdır? - Is eating between meals really bad for your health?

Sigara içmenin sağlık için zararlı olduğunu söylemeye gerek yok. - It goes without saying that smoking is bad for the health.

bad
hasta

Hastanede bir sürü hasta gördüm, onlardan bazıları kötü şekilde yaralanmıştı. - I saw many patients at the hospital, some of whom were badly injured.

Kötü hissediyordum, bu yüzden hastaneye kabul edildim. Fakat bende gerçekten sağlıksız bir şey olmadığı anlaşıldı. - I felt bad, so I was admitted into the hospital. However, it turned out that there was nothing really wrong with me.

bad
be bad at something bir şeyi becerememek
bad
{s} kötü, niteliksiz; hatalı
bad
nahoş
bad
{s} ciddi, vahim
bad
yanlış

Ona yanlışlıkla bağırdım ve kendimi gerçekten kötü hissettim. - I yelled at him by mistake and I felt really bad.

Onların yeteneğiyle ilgili yanlış bir şey yoktu, o sadece maliyet performansı kötü olan her bir ünite için giderin çok yüksek olmasıydı. - There was nothing wrong with their ability, it was just that the expense for each unit was so vast that the cost performance was bad.

İngilizce - İngilizce
bad
banque algerienne de developpement