Tom peered out of the window.
- Tom pencereden dışarı baktı.
Tom carefully peered inside the box.
- Tom kutunun içine dikkatle baktı.
Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
Every time I look at this picture, I think of my father.
- Bu resme her bakışımda, babamı hatırlarım.
Look in the phone book.
- Telefon rehberine bakın.
Look into that, would you?
- Onun içine bak, ne dersin?
Lucy's mother told her to look after her younger sister.
- Lucy'nin annesi ona küçük kız kardeşine bakmasını söyledi.
She asked me to look after her baby in her absence.
- Onun yokluğunda bebeğine bakmamı rica etti.
He looked at me and smiled.
- O bana baktı ve gülümsedi.
She looked at me and smiled.
- O bana baktı ve gülümsedi.
I'll never be able to look him in the face again.
- Ben ona yüzüne karşı tekrar bakamayacağım.
She has an absent look on her face.
- Yüzünde dalgın bir bakışı vardı.
Let me have a look at your video camera.
- Video kamerana bir bakayım.