Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
Look at this Japanese car.
- Bu Japon arabasına bak.
By the look in his eye I could tell that he was speaking tongue in cheek.
- Onun gözündeki bakışına göre onun şaka yollu konuştuğunu söyleyebilirdim.
Look in the mirror, pal.
- Aynaya bir bak dostum.
You should look after the children from time to time.
- Zaman zaman çocuklara bakmalısın.
She asked me to look after her baby in her absence.
- Onun yokluğunda bebeğine bakmamı rica etti.
She looked at me and smiled.
- O bana baktı ve gülümsedi.
Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
She looked her child in the face.
- O, karşısındaki çocuğuna baktı.
I'll never be able to look him in the face again.
- Ben ona yüzüne karşı tekrar bakamayacağım.
Let me have a look at your video camera.
- Video kamerana bir bakayım.