She threw a glance at us.
- O bize bir bakış fırlattı.
He saw at a glance that his daughter had been crying.
- O, kızının ağladığını bir bakışta gördü.
If looks could kill, I'd be dead by now.
- Eğer bakışlar öldürebilse, ben zaten şimdiden ölmüş olurum.
Let's look at the problem from a different point of view.
- Soruna farklı bir bakış açısından bakalım.
The war affected the way the Japanese view nuclear weapons.
- Savaş Japonların nükleer silahlara bakış şeklini değiştirdi.
From my personal point of view, his opinion is right.
- Benim kişisel bakış açıma göre onun fikri doğrudur.
I saw the look of terror in Tom's eyes.
- Tom'un gözlerinde terör bakışını gördüm.
By the look in his eye I could tell that he was speaking tongue in cheek.
- Onun gözündeki bakışına göre onun şaka yollu konuştuğunu söyleyebilirdim.
At first blush, Tom's suggestion seemed feasible.
- İlk bakışta, Tom'un önerisi mümkün görünüyordu.
I caught sight of her at Shibuya.
- Onun Shibuya bakışını yakaladım.
At first sight, he seemed kind and gentle.
- İlk bakışta, o nazik ve kibar görünüyordu.
Your way of looking at something depends on your situation.
- Bir şeye bakış şeklin senin durumuna bağlıdır.
I am looking at the matter from a different viewpoint.
- Ben bu konuya farklı bir bakış açısından bakıyorum.
There are other aspects.
- Diğer bakış açıları var.
We should consider the problem from a child's point of view.
- Problemi bir çocuğun bakış açısıyla düşünmeliyiz.
Try to see the problem from her point of view.
- Sorunu onun bakış açısından görmeye çalış.
Her viewpoint is limited.
- Onun bakış açısı sınırlıdır.
I am looking at the matter from a different viewpoint.
- Ben bu konuya farklı bir bakış açısından bakıyorum.
You've lost perspective.
- Bakış açısını kaybettin.
I've decided to approach the problem from another perspective.
- Soruna başka bir bakış açısından yaklaşmaya karar verdim.
Culture plays a dynamic role in shaping an individual's character, attitude, and outlook on life.
- Kültür bir bireyin karakterinin, davranışının ve hayata bakış açısının şekillenmesinde dinamik bir rol oynar.
He has a very materialistic outlook on life.
- Onun hayata çok materyalist bir bakış açısı vardır.
We had lost the overview a long time ago.
- Biz uzun zaman önce genel bakışı kaybetmiştik.
Every time I look at this picture, I think of my father.
- Bu resme her bakışımda, babamı hatırlarım.
Look at this Japanese car.
- Bu Japon arabasına bak.
Look in the phone book.
- Telefon rehberine bakın.
Look into that, would you?
- Onun içine bak, ne dersin?
Lucy's mother told her to look after her younger sister.
- Lucy'nin annesi ona küçük kız kardeşine bakmasını söyledi.
I'll look after the children while you go shopping.
- Sen alışverişe giderken ben çocuklara bakarım.
Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
- Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
- Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
Seen at a distance, the rock looked like a human face.
- Uzaktan bakıldığında, kaya, bir insan yüzü gibi görünüyordu.
Let me have a look at your video camera.
- Video kamerana bir bakayım.
Tom lowered his gaze.
- Tom dik dik bakışını indirdi.
Tom lowered his gaze.
- Tom dik dik bakışını indirdi.