Çocukken çimin üstünde sırtüstü uzanır beyaz bulutlara bakardım.
- As a boy, I used to lie on my back on the grass and look at white clouds.
Japon kadınları bebeklerini sırtlarında taşırlar.
- Japanese women carry their babies on their backs.
Bana onun geniş bir arkası olduğu söylendi.
- I am told he has a broad back.
Evimin arkasında bir kilise var.
- There is a church at the back of my house.
Belki bütün bunu tersine yapıyoruz.
- Maybe we're doing this all backwards.
Ne yazık ki plan ters tepti.
- Unfortunately, the plan backfired.
Ne zaman geri döneceksin?
- What time will you be back?
O geri döndüğünde ona sor.
- Ask her when she comes back.
Tom beni desteklemek için kaldı.
- Tom stayed to back me up.
İddiaları kanıtla desteklemek önemlidir.
- It's important to back up claims with evidence.
Saçını tıraş edersen, tekrar daha kalın uzayacaktır.
- If you shave your hair, it will grow back thicker.
Omurgasızların hiçbir omurgası veya bel kemiği yoktur.
- Invertebrates have no backbone or spinal column.
Tom şimdi vazgeçmek üzere değil.
- Tom isn't about to back down now.
Sadece ne kadar geriye gitmek istiyorsun?
- Just how far back do you want to go?
Bir bebek olmak için geriye gitmek istiyorum.
- I want to go back to being a baby.
Hastanenin arkasındaki o yapı nedir?
- What's that building at the back of the hospital?
Sınıfın arkasındaki birkaç öğrenci, cep telefonundan mesaj atıyorlardı.
- Several students in the back of the classroom were texting.
Ütü soğuduktan sonra Mary elektrik kablosunu ütüye sardı, ütüyü tekrar rafa koydu, ütü masasını katladı ve onu yine dolaba kaldırdı.
- After the iron had cooled off, Mary wrapped the electrical cord around the iron, put the iron back on the shelf, folded up the ironing board, and put it away back in the closet.
Tom yine normale döndü.
- Tom is back to normal.
Ne zaman döndün? Ben önceki gün geri döndüm.
- When did you return? I came back the day before yesterday.
Önceki gece partiden geç dönmeme rağmen sabah bir papatya kadar dinçtim.
- Although I came back late from the party last night, I was as fresh as a daisy in the morning.
İstasyona geri dönüş uzun bir yol olmasına rağmen, eski vagon yavaş yavaş yaklaştı.
- Although it was a long way back to the station, little by little the old wagon drew near.
Eskiden konser verdiğimde Tom ve Mary arkada benim yedek şarkıcılarımdı.
- Tom and Mary were my backup singers back when I used to perform.
Seni daha sonra tekrar arayayım,tamam mı?
- Let me call you back later, OK?
Bir kertenkelenin kuyruğunu kesersen, o tekrar uzar.
- If you cut the tail off of a lizard, it will grow back.
Tekneye geri dönelim.
- Let's get back to the boat.
Ben tekneye geri yüzdüm.
- I swam back to the boat.
Leyla sıkı bir dini geçmişten geliyor.
- Layla comes from a strict religious background.
Mütevazı bir geçmişten geliyorum.
- I come from a humble background.
Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
- It is considered impossible to travel back to the past.
Tom geçmişe seyahat etti.
- Tom traveled back in time.
Eskiden konser verdiğimde Tom ve Mary arkada benim yedek şarkıcılarımdı.
- Tom and Mary were my backup singers back when I used to perform.
Biz uzun süredir arkadaşız.
- We're friends from way back.
Tom geriye doğru yürüyor.
- Tom is walking backwards.
Arabayı geriye doğru park etmek neden ileriye doğru park etmekten daha kolaydır?
- Why is it easier to park the car backwards than forwards?
Tom yine uykuya daldı.
- Tom fell back asleep.
Babam eve dönmeden önce uykuya daldım.
- I fell asleep before father came back home
Aktris, sahne üzerinde geriye düştü.
- The actress fell backward over the stage.
Köpek geriye doğru yürüdü.
- The dog walked backward.
Sen gelmeden önce ben zaten çıkmıştım.
- By the time you came back, I'd already left.
Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
- Let's go back before it begins to rain.
Tom şimdi sözünden dönemez.
- Tom can't back down now.
Tom şimdi sözünden dönemez.
- Tom can't back out now.
Resmimizi arkadaki heykelle çektirelim, değil mi?
- Let's have our picture taken with the statue in the back, shall we?
Tom yardım etmek için dönen tek kişi.
- Tom is the only one who came back to help.
Sana yardım etmek için geri geldim.
- I came back to help you.
Her zaman bir kötümserden ödünç para al; o, geri ödenmesini beklemez.
- Always borrow money from a pessimist; he doesn't expect to be paid back.
Tom Mary'nin 2.30'a kadar geri dönmesini bekliyor.
- Tom expects Mary back by 2:30.
Arkaya yakın masalardan birinde oturalım.
- Let's sit at one of the tables near the back.
Tom'un saçları arkaya taranmıştı.
- Tom's hair was slicked back.
Hiçbir kültürel geçmiş, sanatı anlamak için gerekli değildir.
- No cultural background is necessary to understand art.
O, geçen ağustos ayında geri geldi.
- He came back last August.
Polis öfkeli kalabalığı geride tuttu.
- The police held the angry crowd back.
Tom ve Mary geride uzağa oturdular.
- Tom and Mary sat way in the back.
O birçok kez bize doğru baktı ve uzaklaştı.
- He looked back at us many times and walked away.
On ay uzak kaldıktan sonra eve geri döndü.
- He returned back home after being away for ten months.
Turn the book over and look at the back.
I hurt my back lifting that dictionary.
We'll meet out in the back of the library.
The ship's back broke in the pounding surf.
The small boat raced over the backs of the waves.
I hung the clothes on the back of the door.
I’d like to find a back issue of that magazine.
I still need to finish the back of your dress.
The titles are printed on the backs of the books.
Can you fix the back of this chair?.
U in rude is a back vowel.
Put some back into it!.
Tap it with the back of your knife.
The office fell into chaos when you left, but now order is back.
For the last few plays he has had trouble with his drop-backs.
Tom entered through the back door.
- Tom came in through the back door.
Tom came in through the back door.
- Tom entered through the back door.
... then the only way you balance the budget is on the backs of ...