başlar

listen to the pronunciation of başlar
Türkçe - İngilizce
(Bilgisayar) begins with
starts

European Fish Week starts on June 4th. - Avrupa Balık Haftası, 4 Haziran'da başlar.

School starts at 8:40. - Okul 08:40'ta başlar.

begins

After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop. - Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.

School begins at nine and is over at six. - Okul dokuzda başlar ve altıda biter.

baş
top

We talked about various topics. - Biz değişik başlıklarda konuştuk.

Everything on top of the table started rattling when the earthquake hit. - Deprem vurduğunda masanın üstündeki her şey tıkırdamaya başladı.

baş
{i} beginning

The beginning is the most important part of the work. - Başlangıç işin en önemli kısmıdır.

Birth is, in a manner, the beginning of death. - Doğum,bir şekilde,ölümün başlangıcıdır.

baş
{i} leader

I am the patrol leader. - Ben devriye başkanıyım.

Republican Party leaders criticized President Hayes. - Cumhuriyetçi Parti liderleri Devlet Başkanı Hayes'i eleştirdiler.

baş
{i} head

He is suffering from a headache. - O, baş ağrısından acı çekiyor.

It's best to wear a cap on your head during the cold Moscow winters. - Soğuk Moskova kışlarında kendi başına şapka takmak en iyisidir.

baş
main

When to start is the main problem. - Asıl sorun ne zaman başlanacağıdır.

After the entrée comes the main dish. - Başlangıç yemeğinden sonra ana yemek gelir.

baş
{s} initial

The couples carved their initials in oak trees. - Çiftler baş harflerini meşe ağaçlarına kazıdılar.

After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry. - Onun büyükbabasının ölümünü işitmesinin ilk şokundan sonra, kız ağlamaya başladı.

baş
coconut
baş
heading

What heading does this come under? - Bu hangi başlığın altında toplanıyor?

baş
prime

The Prime Minister has resigned. - Başbakan istifa etti.

Mr Suzuki, who is a former Prime Minister, will be chairman of the committee. - Bay Suzuki, eski bir Başbakan, komitenin başkanı olacak.

baş
capital

Kinshasa is the capital city of the Democratic Republic of Congo. - Kinşasa, Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin başkentidir.

Kinshasa is the capital city of the Democratic Republic of Congo. - Kinşasa, Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin başşehridir.

baş
{i} potato

I ate the whole bag of potato chips by myself. - Bir torba patates cipsini tek başıma yedim.

If I start eating potato chips, I can't stop. - Patates cipsi yemeye başlarsam, duramam.

baş
{s} especial

It's interesting to observe American politics, especially during a presidential election. - Amerikan siyasetini, özellikle başkanlık seçimi sırasında gözlemlemek ilginçtir.

baş
{s} foremost
baş
tete
baş
(Havacılık) course

I might flunk the course. - Kurda başarısız olabilirim.

Do you have a course for beginners? - Yeni başlayanlar için bir kursunuz var mı?

baş
key

It goes without saying that honesty is the key to success. - Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer

Tom hadn't cleaned his keyboard for months, and it was clogged with dust, food particles, and God knows what else. - Tom aylardır klavyesini temizlememişti, ve o tozla, gıda parçalarıyla ve Allah bilir başka neyle dolmuştu.

baş
cardinal
baş
{s} general

The mayor addressed the general public. - Belediye başkanı halka hitap etti.

The mayor addressed the general public. - Belediye başkanı genele hitap etti.

baş
parent

His parents were glad at his success in the examination. - Ebeveynleri onun sınavdaki başarısından memnunlardı.

All the other children in the school had rich parents, and he was beginning to feel like a fish out of water. - Okuldaki diğer tüm çocukların zengin ebeveynleri vardı, ve o sudan çıkmış bir balık gibi hissetmeye başlıyordu.

baş
(İnşaat) short edge
baş
(Askeri) nose

Tom stuck his nose where it didn't belong. - Tom başkalarının işine burnunu soktu.

Don't stick your nose into other people's business. - Başka insanların işine burnunu sokma!

belirtilen karakterle başlar
(Bilgisayar) begins with
baş
principal

The principal natural isotope of aluminium is aluminium-27. - Alüminyum'un başlıca doğal izotopu alüminyum-27'dir.

Mr. Jackson is our principal. - Bay Jackson, bizim başımız.

baş
bow

He bowed to me as he left the room. - O, odadan ayrılırken başıyla beni selamladı.

He bowed to me as he passed by. - O, geçerken beni başıyla selamladı.

baş
helm

To protect your head, you need to wear a helmet. - Başınızı korumak için bir kask takmanız gerekir.

baş
kephale
baş
master

His masterpiece has not appeared yet. - Onun başyapıtı henüz görünmedi.

“The Satanic Verses” by Salman Rushdie is a real masterpiece of modern literature. - Salman Rüşdi'nin “Şeytan Ayetleri” modern edebiyatın gerçek başyapıtıdır.

baş
nob

Nobody else got hurt. - Başka hiç kimse yaralanmadı.

Nobody but John has heard of it. - John'dan başka hiç kimse onu duymadı.

baş
primary

The show Hoarders is one of the primary causes of armchair psychology in America. - Gösteri Stokçular Amerika'da koltuk psikolojinin başlıca nedenlerinden biridir.

Honesty is the primary reason for his success. - Dürüstlük onun başarısı için temel nedendir.

baş
grand

It's fine to make grandiose plans, but I'd like you to start with what you have on your plate. - Bu görkemli planları yapmak iyi fakat tabağında sahip olduğunla başlamanı istiyorum.

Sometimes my grandfather talks to himself when left alone. - Bazen büyük babam kendi başına bırakıldığında, kendi kendine konuşur.

baş
primus
baş
premier

Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England. - Manchester United, hem Premier League'de hem de İngiltere'de en başarılı takımlardan biridir.

The two premiers had nothing in common. - İki başbakanın ortak hiçbir şeyi yoktu.

baş
nut

Nobody listens to this music except nuts. - Delilerden başka kimse bu müziği dinlemez.

baş
first

At first, they were all convinced he was innocent. - İlk başta, onların hepsi onun masum olduğuna ikna oldular.

I thought it easy at first. - Ben ilk başta onun kolay olduğunu düşündüm.

baş
proto-
baş
chief

The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors. - Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.

Tom G. Roberts is the Chief Justice of the U.S. Supreme Court. - Tom G. Roberts, ABD Yüksek Mahkemesi Başyargıcıdır.

baş
base

A relationship based on total honesty is bound to fail. - Toplam dürüstlüğe dayalı bir ilişki başarısızlığa mahkûmdur.

When did you start liking baseball? - Ne zaman beyzbolu sevmeye başladın?

baş
kingpin
baş
chıef
ancak bu tarihten itibaren işlemeye başlar
(Hukuk) (sadece) to run only from this date
ayaklar baş, başlar ayak oldu
(Konuşma Dili) The first have become last, the last first./The social order is reversed and upstarts are in charge
baş
basis

Everything starts from the basis. - Her şey temelden başlar.

We work on a piecework basis. - Biz parça başı esasına göre çalışırız.

baş
side, near vicinity, presence: sofra başında at the table. ocak başında near the hearth
baş
(Denizcilik) bow
baş
wrestling first class
baş
head: elli baş sığır fifty steers, fifty head of cattle
baş
fore

According to the weather forecast, the rainy season will set in next week. - Hava tahmini göre, yağışlı mevsim önümüzdeki hafta başlayacak.

He lived alone in the forest. - Ormanda yalnız başına yaşadı.

baş
knob
baş
in many idioms self, oneself
baş
noddle
baş
main, head, chief, top
baş
top, summit, crest
baş
costard
baş
arch

This building is the architect's crowning achievement. - Bu bina mimarın en yüksek başarısıdır.

Tom loves architecture more than anything else in the world. - Tom mimariyi dünyadaki başka her şeyden daha çok seviyor.

baş
off

Whatever you're doing, starting off on the right foot is essential. - Ne yaparsan yap,doğru adımla başlamak kaçınılmazdır.

Your success depends a lot on how your manager and other people in the office perceive you. - Sizin başarınız daha çok sizin yöneticinizin ve bürodaki diğer insanların sizi nasıl algıladığına bağlıdır.

baş
clove (of garlic); cyme; (plant) bulb
baş
central

I work in Central Park every morning starting at six. - Central Park'ta her sabah altıda başlayarak çalışıyorum.

Mario Draghi is the head of the European Central Bank. - Mario Draghi, Avrupa Merkez Bankası'nın başkanıdır.

baş
leader, chief, head
baş
head; chief, leader; beginning; end; top; bow; main, chief, leading, principal, cardinal
baş
outset
baş
in chief
baş
governing
baş
end, either of two ends
baş
sconce
baş
primal
baş
agio, exchange premium
baş
beginnings

In love, there are only beginnings. - Aşkta, sadece başlangıçlar vardır.

All beginnings are difficult. - Bütün başlangıçlar zordur.

baş
head (of a pin)
baş
(Anatomi) cephal
baş
jemmy
baş
end

A good beginning makes a good ending. - İyi başlayan iyi biter.

Whatever has a beginning also has an end. - Başlangıcı olanın sonu da vardır.

baş
ending

Olivia couldn't give an ending to the story. - Olivia hikayeye son vermeyi başaramadı.

People can begin to love when they choose, but they have no choice when it comes to ending love. - İnsanlar seçtiklerinde sevmeye başlayabilir ama biten sevgi geldiğinde seçenekleri yoktur.

baş
pate
yardımseverlik evde yardımlaşmayla başlar
Charity begins at home
Türkçe - Türkçe

başlar teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

BAŞ
(Osmanlı Dönemi) t. Reis, birinci, evvel. Başlıca, en mühim
Baş
(Osmanlı Dönemi) NITAB
Baş
ser
baş
Arazide en yüksek nokta
baş
İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız gibi organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser
baş
insan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları bulunduran vücudun üst kısmı
baş
Temel, esas: "Gücün, erdemliğin, bilimin, her şeyin başı paradır, para."- H. E. Adıvar
baş
Güreşte pehlivanların ayrıldıkları beş derecenin en yükseği
baş
Bir şeyin yakını veya çevresi
baş
Bir teknenin ön ve ileri kısmı
baş
Para değiştirirken verilen veya alınan üstelik, sarrafiye
baş
Çıban
baş
Kasaplık hayvanlarda ve bazı yiyeceklerde adet
baş
Temel, esas
baş
Bir şeyin genellikle toparlakça ucu
baş
İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız gibi organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser: "Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbenti çekip aldı."- N. Cumalı
baş
Başlangıç, önsöz
baş
Bir şeyin genellikle toparlakça ucu: "Avcumuzun içinde sakladığımız sigaraların yanmış ucu ile fitillerin başını yaktık."- F. R. Atay
baş
Deniz teknelerinde ön taraf
baş
Bir topluluğu yöneten kimse: "Cumhurbaşkanı devletin başıdır."- Anayasa
baş
Bir şeyin uçlarından biri: "Bu müjde verilince acele yerinden kalktı, merdiven başına yürüdü."- R. H. Karay
baş
Kasaplık hayvanlarda ve bazıyi yeceklerde tane
baş
Bir topluluğu yöneten kimse
baş
Bir şeyin yakını veya çevresi. "Önem veya yönetim bakımından ileride olan, en önemli, en üstün" anlamında birleşik kelimeler yapar
baş
Başlangıç

Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı. - Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.

Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı. - Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.

baş
Bir şeyin uçlarından biri
baş
"Önem veya yönetim bakımından ileride olan, en önemli, en üstün" anlamında birleşik kelimeler yapar
baş
(Osmanlı Dönemi) re's
İngilizce - Türkçe

başlar teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

baş
baştan