başlı

listen to the pronunciation of başlı
Türkçe - İngilizce
cephalous
headed
(Denizbilim) trim by the head
baş
top

It's not a suitable topic for discussion. - Tartışma için uygun bir başlık değil.

Everything on top of the table started rattling when the earthquake hit. - Deprem vurduğunda masanın üstündeki her şey tıkırdamaya başladı.

baş
{i} beginning

I was beginning to lose my cool. - Soğuk kanlılığımı kaybetmeye başlıyordum.

At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning. - O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.

baş
{i} leader

Republican Party leaders criticized President Hayes. - Cumhuriyetçi Parti liderleri Devlet Başkanı Hayes'i eleştirdiler.

Republican Party leaders criticized President Hayes. - Cumhuriyetçi Parti liderleri Başkan Hayes'i eleştirdi.

baş
{i} head

He is suffering from a headache. - O, baş ağrısından acı çekiyor.

I have a bad headache. - Korkunç derecede başım ağrıyor.

baş
main

His failure was mainly due to carelessness. - Onun başarısızlığı çoğunlukla dikkatsizliği yüzündendi.

After the entrée comes the main dish. - Başlangıç yemeğinden sonra ana yemek gelir.

baş
{s} initial

She didn't like horsemeat, initially. - Başlangıçta at etini beğenmedi.

The couples carved their initials in oak trees. - Çiftler baş harflerini meşe ağaçlarına kazıdılar.

başlı başına
on its own
başlı başına
all by itself, on its own, in itself, of itself; in his/her own right: Binanın ısıtılması başlı başına bir sorun. The heating of the building is a problem all on its own
başlı bileşik sözlük
(Dilbilim) endocentric
başlı cıvata
bolt
başlı değnek
knobbed staff
başlı kama
gib-headed key
başlı matkap
crown bit
başlı vida
capscrew
yumuşak başlı
docile
iki başlı kas
frog
baş
coconut
baş
heading

What heading does this come under? - Bu hangi başlığın altında toplanıyor?

baş
prime

Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man. - Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir insan değildir.

The Prime Minister met with the press. - Başbakan basın toplantısı yaptı.

baş
capital

Beijing is the capital of China. - Pekin, Çin'in başkentidir.

Washington is the capital of the United States. - Washington, Amerika Birleşik Devletleri'nin başkentidir.

baş
{i} potato

I ate the whole bag of potato chips by myself. - Bir torba patates cipsini tek başıma yedim.

If I start eating potato chips, I can't stop. - Patates cipsi yemeye başlarsam, duramam.

baş
{s} especial

It's interesting to observe American politics, especially during a presidential election. - Amerikan siyasetini, özellikle başkanlık seçimi sırasında gözlemlemek ilginçtir.

baş
{s} foremost
belli başlı
ruling
belli başlı
definite
belli başlı
fundamental
yumuşak başlı
compliant; tractable; mild; docile
yumuşak başlı
meek
baş
tete
baş
(Havacılık) course

I see no other course of action. - Başka bir hareket tarzı göremiyorum.

I might flunk the course. - Kurda başarısız olabilirim.

baş
key

Trusting yourself is the key to success. - Kendine güvenmek başarının anahtarıdır.

It goes without saying that honesty is the key to success. - Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer

baş
cardinal
baş
{s} general

The general use of forks for eating started in the tenth century A.D. - Çatalların yemek için genel kullanımı milattan sonra onuncu yüzyılda başladı.

The general decided to launch an offensive against the enemy camp. - General düşman kampına karşı bir saldırı başlatmaya karar verdi.

baş
parent

His parents were glad at his success in the examination. - Ebeveynleri onun sınavdaki başarısından memnunlardı.

I couldn't but sympathize with the girl who had lost her parents in the accident. - Kazada ebeveynlerini kaybetmiş kıza başsağlığı bile dileyemedim.

baş
(İnşaat) short edge
baş
(Askeri) nose

Tom stuck his nose where it didn't belong. - Tom başkalarının işine burnunu soktu.

My glasses started to slip down my nose. - Gözlüğüm burnumdan aşağı kaymaya başladı.

belli başlı
(Politika, Siyaset) leading
belli başlı
basic
belli başlı
(Politika, Siyaset) chiefly
belli başlı
cardinal
belli başlı
certain
iki başlı
(Anatomi) biceps
iki başlı
dicephalous
iri başlı küçük çivi
tack
kızıl başlı örümcekkuşu
woodchat
kızıl başlı örümcekkuşu
woodchat shrike
kızıl başlı örümcekkuşu
(Hayvan Bilim, Zooloji) lanius senator
yuvarlak başlı
round-headed
yuvarlak başlı
round head
dik başlı
stubborn
baş
principal

Mr. Jackson is our principal. - Bay Jackson bizim başkanımız.

The principal natural isotope of aluminium is aluminium-27. - Alüminyum'un başlıca doğal izotopu alüminyum-27'dir.

baş
bow

He bowed to me as he left the room. - O, odadan ayrılırken başıyla beni selamladı.

He bowed to me as he passed by. - O, geçerken beni başıyla selamladı.

baş
helm

To protect your head, you need to wear a helmet. - Başınızı korumak için bir kask takmanız gerekir.

baş
kephale
baş
master

“The Satanic Verses” by Salman Rushdie is a real masterpiece of modern literature. - Salman Rüşdi'nin “Şeytan Ayetleri” modern edebiyatın gerçek başyapıtıdır.

They are masterpieces of European art. - Onlar Avrupa sanatının başyapıtlarıdırlar.

baş
nob

Nobody has heard of it but me. - Benden başka hiç kimse onu duymadı.

Aside from him, nobody else came to the party. - Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.

baş
primary

Honesty is the primary reason for his success. - Dürüstlük onun başarısı için temel nedendir.

The show Hoarders is one of the primary causes of armchair psychology in America. - Gösteri Stokçular Amerika'da koltuk psikolojinin başlıca nedenlerinden biridir.

baş
grand

Sometimes my grandfather talks to himself when left alone. - Bazen büyük babam kendi başına bırakıldığında, kendi kendine konuşur.

It's fine to make grandiose plans, but I'd like you to start with what you have on your plate. - Bu görkemli planları yapmak iyi fakat tabağında sahip olduğunla başlamanı istiyorum.

baş
primus
baş
premier

The premier and his cabinet colleagues resigned. - Başbakan ve kabine arkadaşları istifa ettiler.

The premier is likely to resign. - Başbakan muhtemelen istifa edecek.

baş
nut

Nobody listens to this music except nuts. - Delilerden başka kimse bu müziği dinlemez.

baş
first

This style of hairdressing first appeared in the early 19th century. - Kuaförlüğün bu stili 19. yüzyılın başlarında ilk kez görüldü.

At first each man had paid $10. - İlk başta her insan 10 ABD doları ödemişti.

baş
proto-
baş
chief

The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors. - Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.

The army chief reported that the war was lost. - Genelkurmay başkanı savaşın kaybedildiğini bildirdi.

baş
base

When did you start liking baseball? - Ne zaman beyzbolu sevmeye başladın?

Probably, the prime minister means 'politics based on religious values.' - Muhtemelen Başbakan, dinî değerlere dayalı siyaseti kast ediyordur.

baş
kingpin
altıköşe başlı civata
hexagon-head bolt
ağır başlı
tranquil, serene, extreme calm
baş
chıef
havşa başlı cıvata
(Mühendislik) Countersunk bolt
iri başlı vida
large-headed screws
kocaman başlı büyük bir karınca türü
a big-headed ant species
at başlı değnek
hobbyhorse
ağır başlı
(Hukuk) salemn
baş
basis

We work on a piecework basis. - Biz parça başı esasına göre çalışırız.

Everything starts from the basis. - Her şey temelden başlar.

baş
side, near vicinity, presence: sofra başında at the table. ocak başında near the hearth
baş
(Denizcilik) bow
baş
wrestling first class
baş
head: elli baş sığır fifty steers, fifty head of cattle
baş
fore

He lived alone in the forest. - Ormanda yalnız başına yaşadı.

I am forever in trouble. - Benim her zaman başım belada.

baş
knob
baş
in many idioms self, oneself
baş
noddle
baş
main, head, chief, top
baş
top, summit, crest
baş
costard
baş
arch

This building is the architect's crowning achievement. - Bu bina mimarın en yüksek başarısıdır.

Tom wants to be a successful architect. - Tom başarılı bir mimar olmak istiyor.

baş
off

Your success depends a lot on how your manager and other people in the office perceive you. - Sizin başarınız daha çok sizin yöneticinizin ve bürodaki diğer insanların sizi nasıl algıladığına bağlıdır.

There used to be a post office on the corner. - Köşe başında postahane vardı.

baş
clove (of garlic); cyme; (plant) bulb
baş
central

I work in Central Park every morning starting at six. - Central Park'ta her sabah altıda başlayarak çalışıyorum.

Mario Draghi is the head of the European Central Bank. - Mario Draghi, Avrupa Merkez Bankası'nın başkanıdır.

baş
leader, chief, head
baş
head; chief, leader; beginning; end; top; bow; main, chief, leading, principal, cardinal
baş
outset
baş
in chief
baş
governing
baş
end, either of two ends
baş
sconce
baş
primal
baş
agio, exchange premium
baş
beginnings

In love, there are only beginnings. - Aşkta, sadece başlangıçlar vardır.

Modern philosophy has its beginnings in the 19th century. - Modern felsefe 19. yüzyılda başlamıştır.

baş
head (of a pin)
baş
(Anatomi) cephal
baş
jemmy
baş
end

He tried to kill himself but it ended in failure. - O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.

Whatever has a beginning also has an end. - Başlangıcı olanın sonu da vardır.

baş
ending

A good beginning makes a good ending. - İyi başlayan iyi biter.

The film had a great beginning, but the ending wasn't believable. - Filmin harika bir başlangıcı vardı, ancak sonu inandırıcı değildi.

baş
pate
belli başlı
principal
belli başlı
a) principal, chief, main, fundamental b) certain, definite
belli başlı
underlying
belli başlı
1. eminent, notable, well-known; main, chief. 2. definite, proper
belli başlı
main
belli başlı
chief
belli başlı ebat
(Ticaret) basic dimension
belli başlı tehdit
significant threat
bombe başlı cıvata
round head bolt
cehennemin kapısını bekleyen üç başlı köpek
Cerberus
dik başlı
froward
dik başlı
deaf
dik başlı
wayward
dik başlı
hard headed
dik başlı
obstinate

Do people ever accuse you of being obstinate? - İnsanlar seni hiç dik başlı olarak suçlar mı?

dik başlı
contrary
dik başlı
(kafalı) bullheaded, headstrong, obstinate, pigheaded, adamant, recalcitrant, stubborn, bloody-minded
dik başlı
hard mouthed
dik başlı
hard nosed
dik başlı
1. conceited, stuck-up. 2. pigheaded, obstinate
dik başlı
pigheaded
fındık başlı çekiç
(İnşaat) ball peen hammer
geniş başlı çivi
clout nail
gezegen başlı freze tezgahı
(Mekanik) planetary milling machine
gri başlı kirazkuşu
(Tabiat Doğa) (kuş, Fam: yelvegiller) house bunting
iki başlı
bicephalous
iki başlı kartal
double eagle
iki başlı kas
biceps
insan başlı at
centaur
iri başlı çivi
stud
iri başlı çivi
door nail
iri başlı çivi
hobnail
iri başlı çivi
hob
iri başlı çivi ile çakılmış
hobnailed
kare başlı
square head
kare başlı ağaç vidası
lag screw
kare başlı vida
square head screw
kare başlı vida
coach screw
karga başlı akbaba
(Tabiat Doğa) (kuş, Fam: akbabagiller) black vulture
kartal başlı aslan gövdeli ejderha
gryphon
kartal başlı aslan gövdeli ejderha
griffin
konik başlı
coneheaded
koç başlı kütük
battering ram
kuş başlı at gövdeli yaratık
hippogryph
kuş başlı at gövdeli yaratık
hippogriff
kızıl başlı kiraz kuşu
(Hayvan Bilim, Zooloji) emberiza bruniceps
kızıl başlı kirazkuşu
(Tabiat Doğa) (kuş) red-headed bunting
kızıl başlı çinte
red-headed bunting
mantar başlı supap
(Otomotiv) poppet valve
mercimek başlı
oval head
mercimek başlı
raised cheese head
mercimek başlı vida
(Marangozluk) button headed screw
pek başlı
obstinate, hardheaded
revolver başlı torna
capstan lathe
sarı başlı kuyruksallayan
(Tabiat Doğa) (kuş, Fam: kuruksallayangiller) citrine wagtail
silindir başlı
flat head
silindir başlı
cylindrical head
silindirik başlı vida
(Otomotiv,Teknik) cheese head screw
sivri başlı
steeple head
sıkma başlı (woman) wearing a headscarf
(for reasons of propriety)
tava başlı vida
pan-head screw
yassı başlı
flat head, flat topped
yaşlı başlı
elderly
yaşlı başlı
hoary
yaşlı başlı
hoar
yumuşak başlı
dovelike
yumuşak başlı
good tempered
yumuşak başlı
flexible
yumuşak başlı
sweet
yumuşak başlı
pliant
yumuşak başlı
docile, meek, tractable, bland, mild, amenable, compliant
yumuşak başlı
obedient
yumuşak başlı
amenable
yumuşak başlı
soft

Tom is getting soft in his old age. - Tom yaşlılığında yumuşak başlı oluyor.

yumuşak başlı
blancmange
yumuşak başlı
flexile
yumuşak başlı
kind
yumuşak başlı
compliant
yumuşak başlı
pliable
yumuşak başlı
toward
yuvarlak başlı civata
cap bolt
yuvarlak başlı kimse
roundhead
yuvarlak başlı vida
roundhead
yuvarlak başlı çekiç
ball peen hammer
yıldız başlı
phillips head
yıldız başlı vida
phillips head screw
yıldız başlı vida
(Mekanik,Teknik) fillister head screw
yıldız başlı vida
phillips screw
çift başlı
double-headed
çok başlı yılan
hydra
üç başlı kas
triceps
Türkçe - Türkçe
Başı olan
başlı başına
Başka şeylerden ayrı olarak, kendi başına, tek başına
BAŞ
(Osmanlı Dönemi) t. Reis, birinci, evvel. Başlıca, en mühim
Baş
(Osmanlı Dönemi) NITAB
Baş
ser
baş
Arazide en yüksek nokta
baş
İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız gibi organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser
baş
insan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları bulunduran vücudun üst kısmı
baş
Temel, esas: "Gücün, erdemliğin, bilimin, her şeyin başı paradır, para."- H. E. Adıvar
baş
Güreşte pehlivanların ayrıldıkları beş derecenin en yükseği
baş
Bir şeyin yakını veya çevresi
baş
Bir teknenin ön ve ileri kısmı
baş
Para değiştirirken verilen veya alınan üstelik, sarrafiye
baş
Çıban
baş
Kasaplık hayvanlarda ve bazı yiyeceklerde adet
baş
Temel, esas
baş
Bir şeyin genellikle toparlakça ucu
baş
İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız gibi organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser: "Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbenti çekip aldı."- N. Cumalı
baş
Başlangıç, önsöz
baş
Bir şeyin genellikle toparlakça ucu: "Avcumuzun içinde sakladığımız sigaraların yanmış ucu ile fitillerin başını yaktık."- F. R. Atay
baş
Deniz teknelerinde ön taraf
baş
Bir topluluğu yöneten kimse: "Cumhurbaşkanı devletin başıdır."- Anayasa
baş
Bir şeyin uçlarından biri: "Bu müjde verilince acele yerinden kalktı, merdiven başına yürüdü."- R. H. Karay
baş
Kasaplık hayvanlarda ve bazıyi yeceklerde tane
baş
Bir topluluğu yöneten kimse
baş
Bir şeyin yakını veya çevresi. "Önem veya yönetim bakımından ileride olan, en önemli, en üstün" anlamında birleşik kelimeler yapar
baş
Başlangıç

Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı. - Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.

Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı. - Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.

baş
Bir şeyin uçlarından biri
baş
"Önem veya yönetim bakımından ileride olan, en önemli, en üstün" anlamında birleşik kelimeler yapar
baş
(Osmanlı Dönemi) re's
belli başlı
Belirli, muayyen
belli başlı
Önemli
iki başlı
İki başlı olan
insan başlı
İnsan kafalı, androsefal
pek başlı
İnatçı
yaşlı başlı
Yaşlı ve görgülü, olgun
yumuşak başlı
Uysal, kolay yola gelen
üç başlı
Üç başı olan
İngilizce - Türkçe

başlı teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

baş
baştan