Tom struggled unsuccessfully.
- Tom başarısızca mücadele etti.
Tom tried, unsuccessfully, to smile.
- Tom başarısızca gülümsemeye çabaladı.
It goes without saying that honesty is the key to success.
- Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer
His escape attempt was successful.
- Kaçış denemesi başarılıydı.
Your achievements cannot be compared with mine.
- Başarıların benimki ile karşılaştırılamaz.
They awarded her a gold metal for her achievement.
- Başarısı için onu altın madalyayla ödüllendirdiler.
This is no trivial accomplishment.
- Bu önemsiz bir başarı değil.
It was an awesome accomplishment.
- O harika bir başarıydı.
That's not an easy feat.
- Bu kolay bir başarı değil.
The player performed a wonderful feat.
- Oyuncu, harika bir başarı gerçekleştirdi.
Every win fails eventually.
- Her kazanan sonunda başarısız olur.
You win some, you lose some.
- Her zaman başarılı olamazsın.
The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
- Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
If you're trying to scare me, you're succeeding.
- Beni korkutmaya çalışıyorsan başarıyorsun.
We came very close to succeeding.
- Biz başarıya yaklaştık.
This deed became one of the most emblematic milestones of the Revolution.
- Bu başarı, devrimin en simgesel kilometre taşlarından biri oldu.
I'm sure your efforts will result in success.
- Çabalarının başarıyla sonuçlanacağından eminim.
He failed due to lack of effort.
- O, çaba eksikliği nedeniyle başarısız oldu.
She wanted to show off her cleverness during class, but she failed.
- O ders sırasında akıllılığını göstermek istedi ama o başarısız oldu.
The show was a success.
- Gösteri bir başarıydı.
Their concert was a big hit.
- Onların konseri büyük bir başarıydı.
The new movie was a big hit.
- Yeni film büyük bir başarıydı.