She is unable to cope with stress.
- O, gerilimle başa çıkamıyor.
He can cope with the problems.
- O, sorunlarla başa çıkabilir.
Tom is having trouble coping with the fact that his son committed suicide.
- Tom oğlunun intihar etmesi gerçeğiyle başa çıkmada sorun yaşıyor.
I have trouble coping with stress.
- Stresle başa çıkmakta sorun yaşıyorum.