baş baş teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- baş
- top
It's not a suitable topic for discussion.
- Tartışma için uygun bir başlık değil.
I succeeded in reaching the top of the mountain.
- Dağın tepesine ulaşmayı başardım.
- baş belâsı
- pain in the neck
- baş
- leader
Former London mayor Boris Johnson was the leader of the campaign for Brexit.
- Eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson Brexit için kampanyanın lideriydi.
I am the patrol leader.
- Ben devriye başkanıyım.
- baş
- head
It's best to wear a cap on your head during the cold Moscow winters.
- Soğuk Moskova kışlarında kendi başına şapka takmak en iyisidir.
I have a bad headache.
- Korkunç derecede başım ağrıyor.
- baş
- beginning
I was beginning to lose my cool.
- Soğuk kanlılığımı kaybetmeye başlıyordum.
At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning.
- O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.
- baş
- initial
The couple carved their initials in an oak tree.
- Çift baş harflerini meşe ağacına kazıdı.
I'm going to lay you down in the green grass underneath that big old oak tree and then carve our initials into its trunk.
- O büyük, ihtiyar meşe ağacının dibinde çimlere uzanıp, gövdesine adlarımızın baş harflerini kazıyacağım.
- baş başa
- tête-à-tête
- baş başa
- tête-à-tête, face to face
- baş başa kalmak
- to stay alone (with)
- baş başa vermek
- 1. to put our/your/their heads together, consult with each other. 2. to work together, help each other, collaborate
- baş başa vermek
- to put their heads together
- baş belâsı
- bother
- baş ağrısı
- a) headache b) nuisance, pest
- baş harf
- initial
The couple carved their initials in an oak tree.
- Çift baş harflerini meşe ağacına kazıdı.
She embroidered her initials on a white handkerchief.
- Adının baş harflerini beyaz bir mendilin üzerine işledi.
- baş
- coconut
- baş
- heading
What heading does this come under?
- Bu hangi başlığın altında toplanıyor?
- baş
- prime
Mr Suzuki, who is a former Prime Minister, will be chairman of the committee.
- Bay Suzuki, eski bir Başbakan, komitenin başkanı olacak.
The Prime Minister has resigned.
- Başbakan istifa etti.
- baş
- capital
Beijing is the capital of China.
- Pekin, Çin'in başkentidir.
The capital of Italy is Rome.
- İtalya'nın başkenti Roma'dır.
- baş belâsı
- nuisance
- baş dönmesi
- dizziness
Mary didn't suffer from dizziness.
- Mary baş dönmesinden muzdarip değildi.
Tom has been experiencing severe headaches and dizziness.
- Tom şiddetli baş ağrısı ve baş dönmesi yaşıyor.
- baş dönmesi
- vertigo
- baş düşman
- archenemy
The Joker is Batman's archenemy.
- Joker, Batman'ın baş düşmanıdır.
Lex Luthor is Superman's archenemy.
- Lex Luthor Süpermen'in baş düşmanıdır.
- baş harfler
- initials
- baş kısım
- heading
- başa baş
- neck and neck
- baş işareti
- nod
- alay baş
- pate
- baş kıç vurma
- (Askeri) pitching
- baş yönetici
- (Ticaret) chief executive officer
- baş-boyun
- (Tıp) head and neck
- baş-kıç vurma
- (Askeri) pitch
- geminin baş kıç vurması
- (Askeri) pitch
- ismin baş harfleri
- initials
- kıvırcık baş hastalığı
- leaf curl
- sallamak (baş)
- nod
- yuvarlak baş
- round head
- baş belâsı olmak
- bother
- baş harflerini yazmak
- initialize
- Ecel gelince başa baş ağrısı bahane
- (Atasözü) Death is a debt to pay, the cause is meaningless
- Eğilen baş kesilmez
- (Atasözü) - Better bend than break.-- A fault confessed is "half-redressed"
- baş açcı
- chef
- baş bakan
- start looking
- baş belâsı
- stiff
- baş döndürmek
- begins to rotate
- baş döndürücü
- Vertiginous, dazzling, giddy, dizzy
- baş dönmesi
- Dizziness, whirl, giddiness, swim, swimming of the head, vertigo
- baş etme
- coping
- baş etmek
- Cope (with), do with, stem the tide of
- baş etmek
- Cope (with), to do with, to stem the tide of:
- baş faktör
- primary factor
- baş faktör
- main factor
- baş faktör
- chief factor
- baş garson
- maitre d'hotel
- baş garson
- headwaiter
- baş garson
- head waiter
- baş göstermek
- crop up
- baş hekimlik
- per physician
- baş hemşire
- head nurse
- baş kaldırı
- per lift
- baş katip
- head clerk
- baş komutan
- commander in chief
- baş konsolos
- early consul
- baş mühendis
- Chief engineer
- baş piskopos
- primate
- baş sağlığı dilemek
- language begins to health
- baş yardımcı
- assistant head
- baş yazar
- lead author
- baş örtü
- head coverings
- sıkma baş
- head spin
- üst baş
- clothes
- Merkezi Ölçü ve İşaret İstihbaratı Teşkilatı; sağlık dairesi başkanı; baş askeri
- (Askeri) Central Measurement and Signature Intelligence (MASINT) Organization; chief medical officer; chief military observer; civil-military operations; collections management office(r); configuration management office
- ani baş dönmesi
- dizzy spell
- askerlik baş öğretmeni
- (Askeri) professor of military science
- ayaklar baş, başlar ayak oldu
- (Konuşma Dili) The first have become last, the last first./The social order is reversed and upstarts are in charge
- baş
- grand
Sometimes my grandfather talks to himself when left alone.
- Bazen büyük babam kendi başına bırakıldığında, kendi kendine konuşur.
My grandfather nodded and smiled at me.
- Büyükbabam başını salladı ve gülümsedi.
- baş
- principal
The principal natural isotope of aluminium is aluminium-27.
- Alüminyum'un başlıca doğal izotopu alüminyum-27'dir.
Mr. Jackson is our principal.
- Bay Jackson, bizim başımız.
- baş
- nob
Nobody else offered to help.
- Başka hiç kimse yardım etmeyi önermedi.
Aside from him, nobody else came to the party.
- Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.
- baş
- basis
We work on a piecework basis.
- Biz parça başı esasına göre çalışırız.
Everything starts from the basis.
- Her şey temelden başlar.
- baş
- side, near vicinity, presence: sofra başında at the table. ocak başında near the hearth
- baş
- (Denizcilik) bow
- baş
- wrestling first class
- baş
- primary
The primary cause of his failure is laziness.
- Onun başarısızlığının ana nedeni tembelliktir.
The show Hoarders is one of the primary causes of armchair psychology in America.
- Gösteri Stokçular Amerika'da koltuk psikolojinin başlıca nedenlerinden biridir.
- baş
- head: elli baş sığır fifty steers, fifty head of cattle
- baş
- fore
According to the weather forecast, the rainy season will set in before long.
- Hava tahmini göre, yağışlı mevsim çok geçmeden başlayacak.
According to the weather forecast, the rainy season will set in next week.
- Hava tahmini göre, yağışlı mevsim önümüzdeki hafta başlayacak.
- baş
- knob
- baş
- in many idioms self, oneself
- baş
- premier
Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England.
- Manchester United, hem Premier League'de hem de İngiltere'de en başarılı takımlardan biridir.
Today's paper reports that the premier has given up the idea of visiting America.
- Bügünkü gazete Başbakanın Amerikayı ziyaret etme fikrinden vazgeçtiğini bildiriyor.
- baş
- chief
The chief engineer did research hand in hand with his assistant.
- Başmühendis, asistanı ile el ele araştırma yaptı.
The accident was caused chiefly by the unpredictable weather.
- Kazanın başlıca nedeni öngörülemeyen havaydı.
- baş
- noddle
- baş
- main, head, chief, top
- baş
- top, summit, crest
- baş
- costard
- baş
- arch
This building is the architect's crowning achievement.
- Bu bina mimarın en yüksek başarısıdır.
Every man's work, whether it be literature or music or a picture or architecture or anything else, is always a portrait of himself.
- Her erkeğin işi, ister edebi ya da müzik ya da bir resim ya da mimari ya da başka bir şey olsun, her zaman kendisinin bir portresidir.
- baş
- off
I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
- Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.
There used to be a post office on the corner.
- Köşe başında postahane vardı.
- baş
- clove (of garlic); cyme; (plant) bulb
- baş
- central
I work in Central Park every morning starting at six.
- Central Park'ta her sabah altıda başlayarak çalışıyorum.
Mario Draghi is the head of the European Central Bank.
- Mario Draghi, Avrupa Merkez Bankası'nın başkanıdır.
- baş
- bow
Tom bowed his head in shame.
- Tom utançla başını eğdi.
He bowed to his teacher.
- O, başıyla öğretmenini selamladı.
- baş
- leader, chief, head
- baş
- first
I thought it easy at first.
- Ben ilk başta onun kolay olduğunu düşündüm.
This style of hairdressing first appeared in the early 19th century.
- Kuaförlüğün bu stili 19. yüzyılın başlarında ilk kez görüldü.
- baş
- head; chief, leader; beginning; end; top; bow; main, chief, leading, principal, cardinal
- baş
- especial
It's interesting to observe American politics, especially during a presidential election.
- Amerikan siyasetini, özellikle başkanlık seçimi sırasında gözlemlemek ilginçtir.
- baş
- outset
- baş
- in chief
- baş
- governing
- baş alıp baş vermek
- to wage a bitter fight
- baş ayak, ayak baş oldu
- (Konuşma Dili) The high and the low have changed places
- baş ağrısı olmak
- to be a nuisance (to), cause worry (to)
- baş aşağı
- headfirst, headlong, upside down
- baş aşağı
- upside down, head down
- baş balerin
- premiere
- baş bağı
- 1. head band, fillet. 2. (Denizcilik) bow fast, head fast
- baş belası
- a) nuisance, pain, pest, plague, pain in the neck, troublemaker b) troublesome
- baş belâsı
- troublemaker
You're something of a troublemaker, aren't you?
- Sen biraz baş belasısın, değil mi?
You are a troublemaker.
- Sen bir baş belasısın.
- baş belâsı
- tease
- baş belâsı
- headache
Getting rid of garbage has become a major headache for the authorities.
- Çöpten kurtulmak yetkililer için büyük bir baş belası haline gelmiştir.
- baş belâsı
- a thorn in the side
- baş belâsı
- annoyance
- baş belâsı
- a thorn in the flesh
- baş belâsı olan
- plaguy
- baş bilmez unbroken
- (horse)
- baş bodoslaması
- stem post, stem
- baş boy
- best quality
- baş bulmak
- to pay, leave a profit
- baş direği
- foremast
- baş döndürücü
- vertiginous
- baş döndürücü
- dizzy
Tom was starting to feel very dizzy.
- Tom çok baş döndürücü hissetmeye başlamıştı.
Aren't you still dizzy?
- Hâlâ baş döndürücü değil misin?
- baş döndürücü
- giddy
- baş döndürücü
- dazzling, dizzy, giddy
- baş döndürücü bir şekilde
- dizzily
- baş döndürücülük
- headiness
- baş dönmesi
- whirl
- baş dönmesi
- dizziness, vertigo
- baş dönmesi
- giddiness
- baş dönmesi
- swim
- baş dönmesi hissediyorum
- I feel dizzy
- baş dönmesi ve göz kararması
- staggers
- baş edebilmek
- to be able to cope (with), to manage successfully
- baş edememek
- to be unable to cope (with)
- baş eğerek selâmlamak
- incline
- baş eğme
- obeisance
- baş gösterge
- (Ticaret) leading indicator
- baş göz etmek
- to marry (off), to give in marriage
- baş gübresi
- top dressing
- baş güverte
- main deck
- baş harflerden oluşan sözcük
- acronym
- baş idari (muharebe) subay; sivil işler harekatı; mukabil hava harekatı
- (Askeri) chief administrative officer; civil affairs operations; counterair operation
- baş ile ilgili
- head
- baş işareti
- beck
- baş işareti yapmak
- beckon
- baş kadın oyuncu
- prima donna
- baş kalfa kadın
- forewoman
- baş kasarası
- fo'c's'le
- baş kelime
- lemma
- baş kontrolör
- (Hukuk) chief superintendent
- baş koymak
- to set one's heart/mind (on)
- baş koymak
- put one's heart to
- baş kıç vurmak
- pitch
- baş mali yönetici
- (Ticaret) treasurer
- baş nokta (GEOLOC)
- (Askeri) origin (GEOLOC)
- baş papaz
- hierarch
- baş plan
- big close-up
- baş sallamak
- to nod
- baş sayfa
- front page
- baş tacı edilmek
- be enthroned
- baş tacı etmek
- to make a fuss over
- baş tacı olmak
- be enthroned
- baş tuğlası
- head brick
- baş uşak
- butler
- baş ve kıç istikametinde
- fore and aft
- baş ve son
- the alpha and omega
- baş vermek
- come to a head
- baş vermek
- head
- baş yastığı
- pillow
- baş yönetici
- chief executive
- baş çekimi
- big close-up
- baş üstünde tutmak
- to welcome
- baş üstüne
- with pleasure, yes
- bir baş lâhana
- cabbagehead
- bunun üzerine baş harflerimi yazdırmak istiyorum
- I want my initials on this
- can baş üstüne
- I'll do it gladly!/Gladly!
- can cana, baş başa
- everyone for himself
- elektrikli baş lambası
- (Madencilik) electric cap lamp
- gömme baş
- countersunk head
- güvenlik yardımı; seçici özellik (Küresel Konumlama Sistemi (GPS)); baş danışman
- (Askeri) security assistance; selective availability (GPS); senior adviser; situational awareness; staging area; stand-alone switch
- ingiltere baş konsolosluğu
- (Politika, Siyaset) british consulate general
- kanal baş kapağı
- headgate
- kare baş
- square head
- körler memleketinde şaşılar padişah/baş olur
- (Atasözü) An inferior thing seems first-rate to those who have never known anything better
- küçük yuvarlak baş
- bullet head
- kıvırcık baş hastalığı
- curly-top, leaf curl
- manyetik baş
- magnetic heading
- müşterek kuvvet baş tabibi
- (Askeri) joint force surgeon
- onmadık baş
- (person) who has never had anything but misfortune
- oval baş
- oval head
- pas baş
- (Tabiat Doğa) (kuş, Fam: Aythyinae) ferruginous duck
- saç saça (baş başa) gelmek
- (for women) to begin to fight with each other
- saç saça baş başa gelmek
- to come to blows
- sütun baş tabanı
- architrave
- top baş kefal
- (Denizbilim) thicklip grey mullet
- uçağın baş tarafı
- turret
- verilen baş harfler
- (Bilgisayar) issued initials
- yaş kesen, baş keser
- (Atasözü) A person who needlessly cuts down trees is a kind of murderer
- üst baş
- fig
- üst baş
- dress
- üst baş
- apparel
- ıskandinav baş tanrısı
- Odin
- şato baş kulesi
- donjon