With your connections, you should be able to find a job for Tom.
- Bağlantıların ile, Tom için bir iş bulabilmelisin.
You said you had connections.
- Sen bağlantılarının olduğunu söyledin.
Would you like to exchange links?
- Bağlantıları değiştirmek ister misin?
Here are some interesting links.
- İşte bazı ilginç bağlantılar.
With your connections, you should be able to find a job for Tom.
- Bağlantıların ile, Tom için bir iş bulabilmelisin.
He has no connection with this affair.
- Onun bu işle ile hiçbir bağlantısı yoktur.
The two nations have strong trade ties.
- İki ulusun güçlü ticaret bağlantısı var.
Scientists have learned that, throughout Earth's history, temperature and CO2 levels in the air are closely tied.
- Bilimciler dünya'nın tarihi boyunca, sıcaklık ve havadaki CO2 seviyelerinin yakından bağlantılı olduğunu öğrendiler.
Would you like to exchange links?
- Bağlantıları değiştirmek ister misin?
The events were closely linked.
- Olaylar yakından bağlantılı idi.
Even though we were supposed to meet at 10, I've had no contact with them. I wonder if they've had an accident.
- Saat onda buluşmamız gerekiyorken, onlarla bağlantı kuramadım. Onların kaza geçirip geçirmediğini merak ediyorum.
I think it's time for me to contact her.
- Sanırım onunla bağlantı kurmamın zamanıdır.
I want to get in touch with him.
- Onunla bağlantı kurmak istiyorum.
Tom can get in touch with Mary by email.
- Tom, Mary ile e-posta vasıtasıyla bağlantı kurabilir.
Do any of you have anything to say in connection with this?
- Sizden birinin bununla bağlantılı olarak söyleyecek bir şeyi var mı?
I feel like we're connecting.
- Bağlantı kurduğumuzu hissediyorum.
My computer doesn't seem to be connecting to the printer.
- Bilgisayarım yazıcıya bağlantılı gibi görünmüyor.