bağımsızlık

listen to the pronunciation of bağımsızlık
Türkçe - İngilizce
{i} freedom
independence

In the year 1847, they declared their own independence. - Onlar 1847'de kendi bağımsızlıklarını ilan ettiler.

India's Independence Day is celebrated on the fifteenth of August. - Hindistan'ın Bağımsızlık Günü, Ağustosun on beşinde kutlanıyor.

sovereignty
independency
independence, freedom
(Kanun,Politika, Siyaset) liberty
self-government
bağımsız
free

When you're alone in your apartment, you feel independent. When you're alone in your room, you feel free. When you're alone in your bed, you feel lonely. - Apartmanında tek başına olduğunda, bağımsız hissedersin. Odanda tek başına olduğunda, özgür hissedersin. Yatağında tek başına olduğunda, yalnız hissedersin.

Nobody is truly free, because there are people who are slaves of their independence. - Hiç kimse gerçekten özgür değildir, çünkü bağımsızlıklarının kölesi olan insanlar var.

bağımsız
{s} independent

Those young men are independent of their parents. - Bu genç erkekler ebeveynlerinden bağımsızlar.

You shouldn't coddle her so much. She needs to learn to be independent. - Onun o kadar üzerinde titrememelisin. O bağımsız olmayı öğrenmeli.

bağımsızlık kazanmak
Gain independence
Bağımsızlık günü
Independence Day
Bağımsızlık savaşı
War of Independence
bağımsızlık ilanı
(Hukuk) declaration of independence
bağımsızlık simgesi şapka
phrygian cap
bağımsız
{s} detached

In the modern age, humans are detached. - Modern çağda insanlar bağımsızdır.

bağımsız
(Bilgisayar) neutral
bağımsız
(deyim) fancy free
bağımsız
native
bağımsız
unbound
bağımsız
(Kanun) several
ulusal bağımsızlık
(Askeri) national independency
bağımsız
stand alone
bağımsız
self-reliant
bağımsız
sovereign
bağımsız
maverick
bağımsız
self-contained
bağımsız
self-supporting
bağımsız
unbundled
bağımsız
fancy-free
bağımsız
substantive
bağımsız
standalone
Bağımsız
unaffiliated
bağımsız
ındependent

In those days, America was not independent of the United Kingdom. - O günlerde, Amerika Birleşik Krallık'tan bağımsız değildi.

You shouldn't coddle her so much. She needs to learn to be independent. - Onun o kadar üzerinde titrememelisin. O bağımsız olmayı öğrenmeli.

bağımsız
unreliant
amerikan bağımsızlık savaşı taraftarı
Whig
bağımsız
distanced
bağımsız
unconnected
bağımsız
unattached
bağımsız
not committed
bağımsız
stand-alone , independent
bağımsız
not bound by a particular pledge or course
bağımsız
crossbench
bağımsız
independent, free
bağımsız
sovereign; uncommitted
bağımsız
{s} uncommitted
bağımsız
crossbencher
bağımsız
distinct
koloniye bağımsızlık vermek
decolonize
Türkçe - Türkçe
Bağımsız olma durumu veya niteliği, istiklal: "Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."- Anayasa
Bağımsız olma durumu veya niteliği, istiklâl
(Hukuk) İSTİKLAL
(Osmanlı Dönemi) istiklâliyet
Bağımsız
müstakil
bağımsız
clis dışındaki bağımsızlardan olmak üzere, siyasi parti gruplarından, oranlarına göre, üye alınır."- Anayasa
bağımsız
Davranışlarını, tutumunu, girişimlerini herhangi bir gücün etkisinde kalmadan düzenleyebilen, hür, özgür, müstakil
bağımsız
Bağımsız milletvekili
bağımsız
bakınız: bağımsız milletvekili
bağımsız
Davranışlarını, tutumunu, girişimlerini herhangi bir gücün etkisinde kalmadan düzenleyebilen, hür, özgür, müstakil: "Konsolosların her biri bağımsız bir vali gibi davranırdı."- N. Cumalı
bağımsız
Herhangi bir kuruluşa, partiye bağlı olmayan kimse: "
bağımsız
Herhangi bir kuruluşa, partiye bağlı olmayan kimse
bağımsızlık