bağımlılık

listen to the pronunciation of bağımlılık
Türkçe - İngilizce
dependency

Drugs can cause both dependency and tolerance. - İlaçlar hem bağımlılık hem de hoşgörüye sebep olabilir.

addiction

All drugs of addiction increase the release of dopamine in the brain. - Bağımlılık yapan bütün ilaçlar, beyinde dopamin salgılanmasını arttırır.

All drugs of addiction increase the release of dopamine in the brain. - Bağımlılık yapan bütün ilaçlar, beyinde dopamin salınımını arttırır.

dependence
indulgence
habit

Smoking is not a habit; it's an addiction. - Sigara içmek alışkanlık değildir; bir bağımlılıktır.

Smoking is no habit but an addiction. - Sigara içmek bir alışkanlık değil ama bir bağımlılıktır.

servitude
quality of being inveterate
subjection
dependence; addiction
dependance
bondage
fixation
inveteracy
quality of being deeply ingrained
(Ticaret) interdependence
(Dilbilim) connection
(Dilbilim) boundedness
subservience
thraldom
addiction to
bağımlı
{s} addicted

Many criminals in America are addicted to drugs. - Amerika daki çoğu suçlu uyuşturucuya bağımlıdır.

Tom is addicted to watching anime. - Tom animasyon izleme bağımlısı.

bağımlı
dependent

The boy is totally dependent on his parents. - Çocuk tamamen ebeveynlerine bağımlıydı.

Don't be too dependent on others. - Başkalarına çok bağımlı olmayın.

bağımlılık yapan
addictive

Caffeine is an addictive drug. - Kafein bağımlılık yapan bir maddedir.

bağımlılık kuramı
dependence theory
bağımlılık yapan maddeler
addictive substances
bağımlılık yaptı
made me addicted to
bağımlılık yapan ilaç
addictive drug
bağımlılık yaratan
habit forming
bağımlı
{i} addict

He is addicted to cocaine. - O, kokaine bağımlıdır.

I'm an alcoholic. I'm a drug addict. I'm homosexual. I'm a genius. - Ben bir alkoliğim. Ben bir uyuşturucu bağımlısıyım. Ben eşcinselim. Ben bir dahiyim.

bağımlı
subsidiary
bağımlı
clinging
bağımlı
dependant
bağımlı
(Dilbilim) included
bağımlı
subordinate
bağımlı
(Dilbilim) literal
bağımlı
(Bilgisayar) child

Don't let your children become couch potatoes. - Çocuklarınızın televizyon bağımlısı olmasına izin vermeyin.

This former child actor later became a drug addict. - Bu eski çocuk oyuncu daha sonra bir uyuşturucu bağımlısı oldu.

bağımlı
vassal
bağımlı
contingent
bağımlı
ancillary
bağımlı
(Bilgisayar) slave
bağımlılıklar
dependencies
cinsel bağımlılık
sexual addiction
bağımlı
subject
bağımlı
heteronomous
bağımlı
subordinative
bağımlı
reliant
bağımlı
in dependent
bağımlı
addıcted
bağımlı
dependent of
anneye bağımlılık
momism
bağımlı
habitual
bağımlı
given to
bağımlı
inveterate
bağımlı
addict; freak
bağımlı
to be addicted
bağımlı
interdependent
bağımlı
hooked

Tom's hooked on cigarettes. - Tom sigara bağımlısı.

bağımlı
{s} linked
bağımlı
bound
bağımlı
{i} freak

She's a control freak. - O bir kontrol bağımlısı.

bağımlı
in the bondage of vice
bağımlı
tributary
bağımlı
{s} confirmed
fiziksel bağımlılık
(Pisikoloji, Ruhbilim) physical dependence
fizyolojik bağımlılık
(Pisikoloji, Ruhbilim) physiological dependence
karşılıklı bağımlılık
(Hukuk) interdepence
lineer bağımlılık
(Matematik) linear dependency
oral bağımlılık
(Pisikoloji, Ruhbilim) oral dependence
toplumsal bağımlılık
social dependency
ulusal bağımlılık
national dependence
Türkçe - Türkçe
Bağımlı olma durumu, tabiiyet
Bağımlı
angaje
bağımlı
Başka bir şeyin istemine, gücüne veya yardımına bağlı olan, özgürlüğü, özerkliği olmayan, tabi
bağımlılık