bıraktırmak

listen to the pronunciation of bıraktırmak
Türkçe - İngilizce
to have or let (someone) quit (his/her job)
to have or let (a teacher) make (a student) repeat a grade
to have (one person) let (another) go
to cause (someone) to leave (his/her spouse)
to cause (someone) to give up (a habit)
to have or let (one person) abandon (another)
to have or let (someone) sell (something) for (a specified price); to arrange for (something) to be sold to (someone) for (a specified price); to let (something) be sold to (someone) for (a specified price)
to have (something, someone) left on or in (a place)
to have or let (someone) put (something) off; to have (something) put off until (a future date)
to have (something) assigned, given, or bequeathed to (someone)
to have or let (someone) leave (something, someone); to have (something) left in (a place); to have (someone, something) left in the care of (someone)
to have (something) entrusted to (someone); to have (a job, a responsibility) handed over to (someone)
to have or let (someone) stop doing (a job)
to have (someone) set (a captive person or animal) free
to have or let (someone) grow (a beard, a mustache)
to be left
be left
left
bırak
drop out

Did Tom ever tell you why he decided to drop out of school? - Tom neden okulu bırakmaya karar verdiğini sana hiç söyledi mi?

Tom decided to drop out of school and work full-time. - Tom okulu bırakmaya ve tamgün çalışmaya karar verdi.

bırak
forgone
bırak
(Konuşma Dili) cheese it
bırak
(Bilgisayar) drop

I'll drop you off at the station. - Seni arabayla İstasyona bırakacağım.

I dropped out of school when I was in the 7th grade. - Yedinci sınıftayken okulu bıraktım.

bırak
(Bilgisayar) dismiss
bırak
let him have his say
bırak
let it be
bırak
{f} releasing

I'm releasing the prisoners. - Tutukluları serbest bırakıyorum.

We're releasing all the sentences we collect under the Creative Commons Attribution license. - Topladığımız tüm cümleleri Creative Commons Attribution lisansı altında serbest bırakıyoruz.

bırak
{f} quitted
bırak
relinquish
bırak
{f} relinquishing
bırak
quit

You must quit smoking cigarettes. - Sigarayı bırakmalısın.

I quit my job and moved so I could start off with a clean slate. - Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.

bırak
let out
bırak
let alone

I was too exhausted to think, let alone study. - Bırak ders çalışmayı, düşünmek için bile bitik durumdaydım.

I can't even walk, let alone run. - Koşmayı bırak, yürüyemiyorum bile.

bırak
let alone şöyle dursun
bırak
chuck it!
bırak
stop it

I should've tried to stop it. - Onu bırakmayı denemeliydim.

bırak
cut it out!
bırak
drop it!

We've been talking about this for hours. Can we just drop it? - Bunun hakkında saatlerdir konuşuyoruz. Bırakabilir miyiz?

bırak
unhand
bırak
forgo

Tom forgot where he left his umbrella. - Tom şemsiyesini nereye bıraktığı unuttu.

Tom forgot to release the brake. - Tom freni bırakmayı unuttu.

bırak
cut it out
bırak
forwent
bırak
maroon
bırak
chuck it
bırak
foregoing
bırak
{f} drop it

We've been talking about this for hours. Can we just drop it? - Bunun hakkında saatlerdir konuşuyoruz. Bırakabilir miyiz?

kefaletle serbest bıraktırmak
to bail out
serbest bıraktırmak
unfetter
Türkçe - Türkçe
Bırakmasını sağlamak, bırakmasına yol açmak
bıraktırma
Bıraktırmak işi
bıraktırmak