bırakılan teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- (Bilgisayar) dropped
- That has been allowed to drop or fall
- Simple past tense and past participle of drop
- not out due to a fielder failing to hold on a catch (catching or nearly catching the ball but dropping it before having secure hold of it)
- Not called back to continue the test Disqualification from a hunt test
- (used of a mammal) born
- Author has decided not to pursue the passage of the bill
- To withdraw from a class after you have registered for it and the class has started Dropping a class before the "Add/Drop Period" for 100% refunds does not effect your transcript Dropping after this 100% refund period leaves a W (Withdrawal) on your permanent transcript record
- past of drop
- bırak
- drop out
Tom had to drop out from college because he couldn't afford tuition.
- Tom okul ücretini ödeyemediği için üniversiteyi bırakmak zorunda kaldı.
Do you really want to drop out of high school?
- Liseyi bırakmayı gerçekten istiyor musun?
- bırak
- forgone
- bırak
- (Konuşma Dili) cheese it
- bırak
- (Bilgisayar) drop
Tom dropped Mary off in front of John's.
- Tom, Mary'yi John'un evinin önünde bıraktı.
Tom dropped out of the tournament.
- Tom turnuvayı bıraktı.
- bırak
- (Bilgisayar) dismiss
- bırak
- let him have his say
- bırak
- let it be
- bırak
- {f} releasing
I'm releasing the prisoners.
- Tutukluları serbest bırakıyorum.
We're releasing all the sentences we collect under the Creative Commons Attribution license.
- Topladığımız tüm cümleleri Creative Commons Attribution lisansı altında serbest bırakıyoruz.
- bırak
- {f} quitted
- bırak
- relinquish
- bırak
- {f} relinquishing
- bırak
- quit
I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
- Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.
You must quit smoking cigarettes.
- Sigarayı bırakmalısın.
- bırak
- let out
- bırak
- let alone
I can't even walk, let alone run.
- Koşmayı bırak, yürüyemiyorum bile.
I was too exhausted to think, let alone study.
- Bırak ders çalışmayı, düşünmek için bile bitik durumdaydım.
- akıntıya bırakılan balık ağı
- drift net
- bırak
- let alone şöyle dursun
- bırak
- chuck it!
- bırak
- stop it
I should've tried to stop it.
- Onu bırakmayı denemeliydim.
- bırak
- cut it out!
- bırak
- drop it!
We've been talking about this for hours. Can we just drop it?
- Bunun hakkında saatlerdir konuşuyoruz. Bırakabilir miyiz?
- bırak
- unhand
- bırak
- forgo
Tom forgot to release the brake.
- Tom freni bırakmayı unuttu.
Tom forgot where he left his umbrella.
- Tom şemsiyesini nereye bıraktığı unuttu.
- bırak
- cut it out
- bırak
- forwent
- bırak
- maroon
- bırak
- chuck it
- bırak
- foregoing
- bırak
- {f} drop it
We've been talking about this for hours. Can we just drop it?
- Bunun hakkında saatlerdir konuşuyoruz. Bırakabilir miyiz?
- gece açık bırakılan hafif ışık
- night light
- geride bırakılan teçhizat
- (Askeri) remain-behind equipment
- haklardan mahrum bırakılan kimse
- alien
- istilacılara yakılarak bırakılan yerler
- scorched earth
- lehine mal bırakılan kişi
- (Ticaret) legatee
- nadasa bırakılan arazi
- fallow
- vasiyetle bırakılan mülk
- devise
- şişeyle denize bırakılan mesaj
- bottle post