bükülmeyen teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- (İnşaat) rigid
- Fixed, rather than moving
- Stiff, rather than flexible
- Rigorous and unbending
- {a} strict, exact, stiff, firm, severe
- incapable of or resistant to bending; "a rigid strip of metal"; "a table made of rigid plastic"; "a palace guardsman stiff as a poker" designating an airship or dirigible having a form maintained by a stiff unyielding frame or structure incapable of compromise or flexibility
- incapable of compromise or flexibility
- A nonfunctional or immovable component
- Unbending, inflexible
- uncompromising
- {s} hard, stiff, inflexible; fixed in place, firmly set; strict, severe, stringent
- Firm; stiff; unyielding; not pliant; not flexible
- incapable of or resistant to bending; "a rigid strip of metal"; "a table made of rigid plastic"; "a palace guardsman stiff as a poker"
- Adjective that Describes Stable or Non-Collapsible Structure
- designating an airship or dirigible having a form maintained by a stiff unyielding frame or structure incapable of compromise or flexibility
- -usually long (greater than 360 ft/120 m) and cigar-shaped with an internal metal frame and gas-filled bags (Hindenburg)
- n A bike with no suspension
- fixed rather than moving
- disapproval Laws, rules, or systems that are rigid cannot be changed or varied, and are therefore considered to be rather severe. Several colleges in our study have rigid rules about student conduct flexible + rigidity ri·gid·ity the rigidity of government policy. + rigidly rig·id·ly The caste system was rigidly enforced
- not bending or moving; stiff and firm
- bük
- {f} flex
- bük
- {f} twist
Tom twisted Mary's arm and she agreed to donate some money to our charity.
-Tom Mary'nin kolunu büktü ve o hayır kurumumuza biraz para bağışlamayı kabul etti.
That's really twisted.
-O gerçekten bükülmüş.
- bük
- {f} spin
- bük
- {f} spun
The best yarn is that spun by hand.
-En iyi iplik elle bükülendir.
- bük
- contort
- bük
- {f} twisted
That's really twisted.
-O gerçekten bükülmüş.
Tom twisted Mary's arm and she agreed to donate some money to our charity.
-Tom Mary'nin kolunu büktü ve o hayır kurumumuza biraz para bağışlamayı kabul etti.
- bük
- {f} contorted
- bük
- {f} bending
I can place the palms of my hands on the floor without bending my knees.
-Ellerimin avuç içlerini dizlerimi bükmeden yere değdirebilirim.
- bük
- {f} bend
Bend your knees and look in front of you.
-Dizlerinizi bükün ve önünüze bakın.
He admits being able to bend a metal spoon.
-O metal bir kaşığı bükebileceğini kabul ediyor.
- bük
- {f} bent
- bük
- {f} crook
- bük
- {f} spinning
- bük
- {f} crooked
- bük
- waterside thicket
- bük
- pout
Mary pouted her lips.
-Mary dudaklarını büktü.
İlgili Terimler
bükülmeyen teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı
- bük
- Kıyı, kenar, çevre, uç
- bük
- çeltik tarlasının ekilen sulu arazisi
- bük
- Ovada veya dere kıyısında çalı ve diken topluluğu
- bük
- Sapa
- bük
- Dönemeç
- bük
- içine girilemeyen çalılık
- bük
- Koy
- bük
- Böğürtlen
- bük
- Sulak tarla
- bük
- Dereye yakın arazi
- bük
- Akarsu kenarındaki ağaçlık
- bük
- Ege ve Akdeniz kıyılarımızdaki küçük koylara verilen ad
- bük
- Akarsu kıyılarındaki verimli tarlalar