I am surprised that she refused such a good offer.
- Onun böyle güzel bir teklifi reddetmesine şaşırdım.
Who that believes in God would do such a thing?
- Allah'a inanan kim böyle bir şey yapardı?
He is a gentleman and ought to be treated as such.
- O bir beyefendi ve böyle davranılması gerekiyor.
He is a scholar, and ought to be treated as such.
- O bir bilim adamı ve ona böyle davranılmalı.
He often shuts himself up in the study and writes things like this.
- Sık sık kendini çalışma odasına kapatır ve böyle şeyler yazar.
This is how I learned English.
- İşte ben İngilizce'yi böyle öğrendim.
We must consider the question of whether we can afford such huge sums for armaments.
- Böylesine büyük bir silahlanma için paramızın olup olmadığı sorusunu göz önüne almalıyız.
Was there such a thing?
- Böyle bir şey var mıydı?
Do you really need to go out in this kind of weather?
- Böyle bir havada gerçekten dışarı çıkman gerekiyor mu?
In this kind of weather it's best if I stay at home and don't go outside.
- Böyle bir havada en iyisi evde kalıp dışarı çıkmamak.
I am interested in getting a hat like this.
- Ben böyle bir şapka almakla ilgileniyorum.
I think it's unlikely that a situation like this one would ever occur again.
- Böyle bir durumun tekrar olacağının olası olmadığını düşünüyorum.
Thus they decided that I was innocent.
- Böylece masum olduğuma karar verdiler.
The families of the factory workers need schools, hospitals, and stores, so more people come to live in the area to provide these services, and thus a city grows.
- Fabrika işçilerinin aileleri okul, hastane ve mağazalara ihtiyaç duyar; böylece bu hizmetleri sağlayacak daha fazla insan yaşamak için bu bölgeye gelir ve de bir şehir oluşur.
I am surprised that she refused such a good offer.
- Onun böyle güzel bir teklifi reddetmesine şaşırdım.
We all wondered why she had dumped such a nice man.
- Hepimiz onun böyle iyi bir adamı niye terk ettiğini merak ettik.
How dare you speak to me like that?
- Sen benimle nasıl böyle konuşabilirsin?
It's unusual for you to do something like that.
- Senin böyle bir şey yapman alışılmadık bir durum.
Tom will do that this way from now on.
- Tom bundan böyle bunu bu şekilde yapacaktır.
From now on, let's keep in touch.
- Bundan böyle, görüşelim.
Tom intends to go, rain or shine.
- Öyle ya da böyle, Tom'un gitmeye niyeti var.
Rain or shine, I will go.
- Öyle ya da böyle gideceğim.