azarlanan

listen to the pronunciation of azarlanan
Türkçe - İngilizce
chided
chid
azarla
{f} reprimand

James had a great fear of making mistakes in class and being reprimanded. - James derste hatalar yapmaktan ve azarlanmaktan çok korkardı.

Mr. Jones reprimanded me for falling asleep during class. - Bay Jones ders esnasında uyuduğum için beni azarladı.

azarla
{f} rebuke

He took it for an implied rebuke. - Anlaşilan onu bir azarlama zannetti.

azarla
scold

She scolds Terry as often as me. - O, beni azarladığı kadar sık Terry'i azarlar.

I gave it up after my father had given me a good scolding. - Babam beni iyi bir azarladıktan sonra ondan vazgeçtim.

azarla
chide

Mary chided Tom for spending so much time on Tatoeba. - Mary Tom'u Tatoeba'da çok zaman harcadığı için azarladı.

azarla
berate

The teacher lost his job because he cruelly berated students who made mistakes. - Öğretmen işini kaybetti çünkü hata yapan öğrencileri acımasızca azarladı.

azarla
dress down
azarla
{f} scolding

When she was late, I felt like scolding her, but I held my tongue. - O geç kaldığında canım onu azarlamak istedi ama dilimi tuttum.

I was not scolding you. - Ben seni azarlamıyordum.

azarla
lay into
azarla
upbraid

My mother-in-law never passes up an opportunity to upbraid me over my decision to go into business for myself. - Kayınvalidem kendim için işe gitme kararım üzerinden beni azarlama fırsatını asla kaçırmaz.

azarla
{f} twit
azarla
reprehend
azarla
reprove
azarla
{f} reproving
azarla
{f} reproach
azarla
tick off
azarla
tell off
azarla
chidden
azarla
telloff
azarla
tickoff
azarla
chid

Mary chided Tom for spending so much time on Tatoeba. - Mary Tom'u Tatoeba'da çok zaman harcadığı için azarladı.

azarla
chiding
azarla
chided

Mary chided Tom for spending so much time on Tatoeba. - Mary Tom'u Tatoeba'da çok zaman harcadığı için azarladı.