azarlamak

listen to the pronunciation of azarlamak
Türkçe - İngilizce
reprimand
scold

Tom couldn't bring himself to scold Mary. - Tom Mary'yi azarlamak için kendini ikna edemedi.

When she was late, I felt like scolding her, but I held my tongue. - O geç kaldığında canım onu azarlamak istedi ama dilimi tuttum.

reprehend
(Hukuk) rebuke
blow up
chew out
(deyim) walk into
inveigh
reproach
trounce
reprimand severely
sit on
lay into
(Dilbilim) burn up
blister
reproof
reproving
jaw
have words
taunt
(deyim) haul over the coals
punish
pull up
tongue-lash
criticize
(deyim) land on
chid
rebuff
(Dilbilim) brush down
whip
lambast
go on at
bawl out
lash
dress down
let smb. have it
baste
admonish
lecture
lambaste
berate
lace into
decry
keelhaul
chide
castigate
jaw out
to dress (someone) down, rebuke, reprove (someone) severely
bring up
to scold, to rebuke, to reproach, to lecture, to reprimand, to tell off, to blow sb up, to tear sb off a strip, to take sb to task, to haul sb over the coals, to bawl sb out, to give sb a rocket, to come down on, to dress sb down, to give sb a rap on/over
call down
carpet
come down on
give it to
tell off
tick off
take sb to task
get after
lash out
burn sb's ears
flay
give sb what for
blow sb up
reprove
read the riot act
give a rap on the knuckles
give sb a talking-to
catch hell
to tell off
tell of

talk angrily to someone beacuse they have done something wrong.

azarlama
{i} scolding

I didn't feel like scolding her for being late. - Geç kaldığı için canım onu azarlamak istemedi.

When she was late, I felt like scolding her, but I held my tongue. - O geç kaldığında canım onu azarlamak istedi ama dilimi tuttum.

azarlama
{i} reprimand
azarla
{f} reprimand

James had a great fear of making mistakes in class and being reprimanded. - James derste hatalar yapmaktan ve azarlanmaktan çok korkardı.

The director reprimanded you. - Yönetmen seni azarladı.

azarla
{f} rebuke

He took it for an implied rebuke. - Anlaşilan onu bir azarlama zannetti.

azarlama
chewing out
azarla
scold

I was scolded by my mother for being lazy. - Tembel olduğum için annem tarafından azarlandım.

She scolds Terry as often as me. - O, beni azarladığı kadar sık Terry'i azarlar.

azarla
chide

Mary chided Tom for spending so much time on Tatoeba. - Mary Tom'u Tatoeba'da çok zaman harcadığı için azarladı.

azarla
berate

The teacher lost his job because he cruelly berated students who made mistakes. - Öğretmen işini kaybetti çünkü hata yapan öğrencileri acımasızca azarladı.

azarla
dress down
azarla
{f} scolding

When she was late, I felt like scolding her, but I held my tongue. - O geç kaldığında canım onu azarlamak istedi ama dilimi tuttum.

I was not scolding you. - Ben seni azarlamıyordum.

azarla
lay into
azarla
upbraid

My mother-in-law never passes up an opportunity to upbraid me over my decision to go into business for myself. - Kayınvalidem kendim için işe gitme kararım üzerinden beni azarlama fırsatını asla kaçırmaz.

azarla
{f} twit
azarla
reprehend
azarla
reprove
azarla
{f} reproving
azarla
{f} reproach
azarlama
{i} chiding
azarlama
objurgation
azarlama
castigation
azarlama
lashing
azarlama
talking-to
azarlama
reprehension
azarlama
reproval
azarlama
bawling out
azarlama
obloquy
azarlama
lecture
azarla
tick off
azarla
tell off
azarla
chidden
azarla
telloff
azarla
tickoff
azarla
chid

Mary chided Tom for spending so much time on Tatoeba. - Mary Tom'u Tatoeba'da çok zaman harcadığı için azarladı.

azarla
chiding
azarla
chided

Mary chided Tom for spending so much time on Tatoeba. - Mary Tom'u Tatoeba'da çok zaman harcadığı için azarladı.

azarlama
wigging
azarlama
lash
azarlama
rebuke

He took it for an implied rebuke. - Anlaşilan onu bir azarlama zannetti.

azarlama
upbraiding; vituperation
azarlama
rap
azarlama
strafing
azarlama
dressing down, severe reproof
azarlama
blast
azarlama
ribbing
azarlama
talkingto
azarlama
dressing down
azarlama
upbraiding
azarlama
dressingdown
azarlama
blessing
azarlama
exprobration
azarlama
{i} rating
azarlama
baste
azarlama
{i} vituperation
baba gibi sertçe azarlamak
dutch uncle
parmağını sallayarak azarlamak
shake one's finger
Türkçe - Türkçe
Paylamak, tekdir etmek
Kırıcı ve ser söz söylemek, paylamak, tekdir etmek
(Osmanlı Dönemi) TEKDİR
görünmek
Azarlama
(Osmanlı Dönemi) AZB
azarlama
Azarlamak işi, paylama
azarlamak