azalt

listen to the pronunciation of azalt
Türkçe - İngilizce
(Bilgisayar) fade
(Bilgisayar) decrease

What should you do to decrease your debt? - Borcunu azaltmak için ne yapmalısın?

They should decrease the sugar in these muffins. - Bu kurabiyelerdeki şekeri azaltmalılar.

derogate
diminute
extenuate
assuage
{f} attenuated
reduce

He was able to reduce taxes. - O, vergileri azaltabildi.

The doctor told Tom to reduce his red meat consumption. - Doktor Tom'a kırmızı et tüketimini azaltmasını söyledi.

abate
{f} extenuating
{f} wane
attenuate
{f} waning
drop off
bate
lessen

Even your faults do not lessen my respect for you, and in friendship this is what counts. - Senin hataların bile sana olan saygımı azaltmaz ve arkadaşlıkta önemli olan budur.

She tried to lessen her expenses. - Ona giderlerini azaltmaya çalıştı.

deaden
allay
diminished

The rights of every man are diminished when the rights of one man are threatened. - Bir insanın haklarının tehdit edildiğinde, her insanın hakları azaltılır.

The war diminished the wealth of the country. - Savaş ülkenin zenginliği azalttı.

hızı azalt
(Bilgisayar) decrease speed
sesi azalt
(Bilgisayar) decrease volume
azal
{f} decaying
azal
{f} diminished

The rights of every man are diminished when the rights of one man are threatened. - Bir insanın haklarının tehdit edildiğinde, her insanın hakları azaltılır.

His income was diminished by half after retirement. - Emekli olduktan sonra geliri yarı yarıya azaldı.

azal
fell off

Sales fell off in the third quarter. - Üçüncü çeyrekte satışlar azaldı.

azal
tail off
azal
{f} decrease

They should decrease the sugar in these muffins. - Bu kurabiyelerdeki şekeri azaltmalılar.

Production of rice has decreased. - Pirinç üretimi azaldı.

azal
{f} decreasing

Our sales are decreasing. - Satışlarımız azalıyor.

The country is aiming at decreasing its imports. - Ülke ithalatını azaltmayı hedefliyor.

azal
fallen off
azal
diminish

The war diminished the wealth of the country. - Savaş ülkenin zenginliği azalttı.

The population of this country is gradually diminishing. - Bu ülkenin nüfusu giderek azalmaktadır.

azal
{f} decreased

Since 1990, methane emissions have decreased by 11%. - 1990'dan beri metan salımları %11 oranında azalmıştır.

The medicine decreased his pain. - İlaç onun acısını azalttı.

azal
fall off
azal
mute
İngilizce - İngilizce

azalt teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

Azal
A place near the western extremity of the valley near Jerusalem
Türkçe - Türkçe

azalt teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

AZAL
(Osmanlı Dönemi) (Ezel. C.) Ezeller. Başlangıcı olmayan zamanlar
azalt