ayrılı

listen to the pronunciation of ayrılı
Türkçe - İngilizce
separated, disjoined
variance
ayrı
apart

We've just spent two weeks apart. - Biz sadece iki haftayı ayrı geçirdik.

He lives apart from his family. - O, ailesinden ayrı yaşıyor.

ayrı
separate

They each paid separately. - Onların her biri ayrı ayrı ödedi.

Tom asked me how long my parents had been married before they separated. - Tom bana ebeveynlerimin ayrılmadan önce ne kadar süredir evli olduklarını sordu.

ayrı
distinct

That's an important distinction to make. - O yapacak önemli bir ayrım.

That's a distinct possibility. - Bu ayrı bir olasılık.

ayrı
divergent
ayrı
separate, apart; different, dissimilar, distinct
ayrı
aside

Don't put aside such an important detail. - Bu kadar önemli bir ayrıntıyı kenara koyma.

Don't put aside such an important detail. - Böyle önemli bir ayrıntıyı kenara koymayın.

ayrı
{s} another

She won't leave the room, because she doesn't want to catch another cold. - O, başka bir soğuk algınlığına yakalanmak istemediğinden dolayı odadan ayrılmayacak.

The buses left one after another. - Otobüsler art arda ayrıldı.

ayrı
extra

It's a way to make a little extra on the side. - Ayrıca bu biraz ekstra yapmak için bir yoldur.

The service charge is extra. - Ayrı bir servis ücreti tahsil edilecektir.

ayrı
disjunct
ayrı
differential
ayrı
separately ayri
ayrı
detached

You have to remain detached. - Ayrı kalmak zorundasın.

ayrı
dividual
ayrı
discrete
ayrı
singular
ayrı
dissimilar
ayrı
especial
ayrı
torn

Sami was torn to shreds by a cougar. - Sami bir puma tarafından parçalara ayrıldı.

The cabin was torn asunder by the storm. - Kabin fırtına tarafından parçalara ayrıldı.

ayrı
asunder

The cabin was torn asunder by the storm. - Kabin fırtına tarafından parçalara ayrıldı.

ayrı
different

Elephants are divided into three different species. - Filler üç farklı türe ayrılır.

Our teacher also said that her wedding wouldn't be the same as other people's; we asked how it would be different, but she didn't say. - Öğretmenimiz ayrıca düğününün diğer insanlarınki ile aynı olmayacağını söyledi;biz nasıl farklı olacağını sorduk fakat o söylemedi.

Ayrı
sepa
ayrı
seperate
ayrı
separate from

She finally decided to separate from her husband. - O sonunda kocasından ayrılmaya karar verdi.

I keep this bottle separate from all the others. - Bu şişeyi tüm diğerlerinden ayrı tutuyorum.

ayrı
exceptional
ayrı
hetero
ayrı
divided

The exam was divided into two parts. - Sınav iki bölüme ayrıldı.

These specimens are divided into several categories. - Bu örnekler birkaç kategoriye ayrılır.

ayrı
segregate

The buses in Montgomery were segregated. - Otobüsler Montgomery'de ayrıldı.

Sami attended a segregated school. - Sami ayrılmış bir okula gitti.

ayrı
different, distinct
ayrı
discontinuous
ayrı
separate, apart
ayrı
isolated

No nation can exist completely isolated from others. - Hiçbir ulus diğerlerinden tamamen ayrılmış olamaz.

ayrı
aloof; detachedly
ayrı
unconnected
ayrı
distanced
ayrı
dis

He advocated abolishing class distinctions. - O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.

He's opposed to racial discrimination. - Irksal ayrımcılığa karşı çıktı.

ayrı
detachedly
ayrı
segregated

The magicians were segregated from the prison population and shot promptly at dawn. - Sihirbazlar hapishane nüfusundan ayrıldı ve şafak vaktinde vuruldu.

Sami attended a segregated school. - Sami ayrılmış bir okula gitti.

ayrı
removed
ayrı
various

Diplomats are allowed various privileges. - Diplomatlara çeşitli ayrıcalıklar tanınır.

Besides, we will lose too much time to talk about the various topics. - Ayrıca çeşitli konular hakkında konuşmakla çok fazla zaman kaybedeceğiz.

ayrı
sporadic
ayrı
aloof
ayrı
excepted
ayrı
single

She left without saying even a single word. - Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı.

Don't leave out a single detail. - Bir tek ayrıntıyı unutmayın.

ayrılı