aydınlatma teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- illumination
- (Hukuk) clarification
- elucidation
- illuminate
I use a flashlight to illuminate dark areas.
- Karanlık alanları aydınlatmak için bir el feneri kullanırım.
- irradiation
- edification
- enlightenment
Joseph Goebbels was the Nazi minister of Public Enlightenment and Propaganda.
- Joseph Goebbels Kamu Aydınlatma ve Propaganda Nazi bakanıydı.
- lighting
There's lighting right now.
- Şu anda aydınlatma var.
I hate fluorescent lighting.
- Floresan aydınlatmadan nefret ediyorum.
- illumination; clarification
- cast light
- clarify
- {i} lightening
- {i} enlightening
Enlightening the people is very easy.
- İnsanları aydınlatmak çok kolaydır.
- {i} illuminating
- irradiance
- {i} clarifying
- enlightment
- lumination
- {i} clearing
- enlighten
Joseph Goebbels was the Nazi minister of Public Enlightenment and Propaganda.
- Joseph Goebbels Kamu Aydınlatma ve Propaganda Nazi bakanıydı.
The ray of wisdom must enlighten new horizons.
- Bilgeliğin ışığı yeni ufukları aydınlatmalıdır.
- aydınlatmak
- {f} brighten
- aydınlatmak
- lighten
- aydınlatmak
- {f} enlighten
Enlightening the people is very easy.
- İnsanları aydınlatmak çok kolaydır.
- aydınlatmak
- {f} illuminate
I use a flashlight to illuminate dark areas.
- Karanlık alanları aydınlatmak için bir el feneri kullanırım.
- aydınlatma fişeği
- lighting of fireworks
- aydınlatma mesafesi
- lighting range
- aydınlatma projesi
- lighting project
- aydınlatma aynası
- illuminating mirror
- aydınlatma cephanesi
- flare
- aydınlatma donanımı
- lighting equipment
- aydınlatma enerjisi
- luminous energy
- aydınlatma gazı
- lighting gas
- aydınlatma gazı
- illuminating gas
- aydınlatma gücü
- luminous energy
- aydınlatma kuvveti
- illuminating power
- aydınlatma merceği
- condensing lens
- aydınlatma şiddeti
- luminous intensity
- aydınlatmak
- elicit
- aydınlatmak
- charge
- aydınlatmak
- {f} clue
- aydınlatmak
- highlight
- aydınlatmak
- bring to light
- aydınlatmak
- lighten up
- aydınlatmak
- shed light on
- aydınlatmak
- (deyim) enlighten on
- aydınlatmak
- (deyim) enlighten about
- mimari aydınlatma
- (Mimarlık) architectural lighting
- sahne aydınlatma
- stage lighting
- tavan aydınlatma
- (Aydınlatma) ceiling lighting
- yapay aydınlatma
- artificial light
- aydınlat
- clarify
- aydınlat
- enlighten
Maybe you could enlighten me.
- Belki beni aydınlatabilirsin.
Television enlightens the viewers as well as entertains them.
- Televizyon izleyicileri eğlendirmesinin yanı sıra onları aydınlatır.
- aydınlat
- {f} illuminated
The square was illuminated by bright lights.
- Meydan parlak ışıklarla aydınlatıldı.
The old office was less illuminated.
- Eski ofis daha az aydınlatılmıştı.
- aydınlat
- illuminate
I use a flashlight to illuminate dark areas.
- Karanlık alanları aydınlatmak için bir el feneri kullanırım.
The square was illuminated by bright lights.
- Meydan parlak ışıklarla aydınlatıldı.
- aydınlat
- {f} lighting
Nearly all siheyuans had their main buildings and gates facing south for better lighting, so a majority of hutongs run from east to west.
- Neredeyse bütün siheuyanların ana binaları ve daha iyi aydınlatma için güneye bakan kapıları vardı.Bu yüzden hutongların bir çoğunluğu doğudan batıya doğru çalışırlar.
There's lighting right now.
- Şu anda aydınlatma var.
- aydınlat
- light up
If the universe is full of stars, why doesn't their light continually light up the entire sky?
- Eğer evren yıldızlarla doluysa, neden onların ışığı sürekli olarak tüm evreni aydınlatmıyor?
- aydınlat
- clarificate
- aydınlat
- irradiate
- aydınlat
- {f} clarifying
- aydınlat
- clear up
- aydınlat
- {f} enlightening
France gave the United States the statue of Liberty Enlightening the World.
- Fransa Dünya'yı Aydınlatan Özgürlük heykelini Amerika Birleşik Devletleri'ne hediye etti.
That was very enlightening.
- O çok aydınlatıcıydı.
- aydınlat
- {f} lightening
- aydınlat
- {f} illuminating
Their comments were illuminating.
- Onların yorumları aydınlatıcıydı.
When I heard my teacher's illuminating explanation, it was as though I suddenly saw the light.
- Ben öğretmenimin aydınlatıcı açıklamasını duyduğumda aniden ışık gördüm gibi oldu.
- aydınlat
- cast light
- aydınlatmak
- light up
- aydınlatmak
- clarify
- aydınlatmak
- throw light upon
- aydınlatmak
- illumine
- aydınlatmak
- throw light on
- aydınlatmak
- throw light
- Muharebe Sahası Aydınlatma Yardım Sistemi
- (Askeri) Battlefield Illumination Assistance System
- apron aydınlatma ışığı
- (Havacılık) apron floodlight
- aydınlat
- enlightened
Any society not enlightened by philosophers is fooled by quacks.
- Filozoflar tarafından aydınlatılmamış bir toplum şarlatanlar tarafından aptal yerine konulurlar.
- aydınlat
- catechize
- aydınlat
- clarified
- aydınlat
- undeceive
- aydınlat
- illumine
- aydınlatmak
- elucidate
- aydınlatmak
- clear
- aydınlatmak
- set light to
- aydınlatmak
- to illumine, illuminate
- aydınlatmak
- light
- aydınlatmak
- solve
- aydınlatmak
- explain; light up
- aydınlatmak
- unravel
- aydınlatmak
- flash on
- aydınlatmak
- flash
I use a flashlight to illuminate dark areas.
- Karanlık alanları aydınlatmak için bir el feneri kullanırım.
- aydınlatmak
- enucleate
- aydınlatmak
- post
- aydınlatmak
- to clarify, explain
- aydınlatmak
- dissolve
- aydınlatmak
- irradiate
- aydınlatmak
- illume
- aydınlatmak
- civilize
- aydınlatmak
- rake up
- aydınlatmak
- to illuminate, to illumine, to lighten; to clarify, to enlighten, to fill sb in (on sth), to elucidate
- aydınlatmak
- clear up
- aydınlatmak
- emblaze
- aydınlatmak
- let daylight into smth
- aydınlatmak
- direct
- aydınlatmak
- shine upon
- basamak aydınlatma
- worklamp fifth wheel coupling
- cephe aydınlatma
- facade lighting
- direkt aydınlatma
- direct lighting
- elektrikle aydınlatma
- electric lighting
- floresan ile aydınlatma
- strip lighting
- foto aydınlatma bombası
- (Askeri) photoflash bomb
- foto aydınlatma fişeği
- (Askeri) photoflash cartridge
- geriden aydınlatma
- back lighting
- harp filosu; dosya ayıracı; dosya sunucu; tek birimlik aydınlatma cephanesi
- (Askeri) fighter squadron; file separator; file server; flare single-unit
- hava indirme genel otomatik aydınlatma
- (Askeri) airborne general illumination lightself
- pist aydınlatma lambaları
- (Askeri) runway lighting armatures
- plaka aydınlatma lambası
- license plate lamp
- plaka aydınlatma lambası
- (Otomotiv) numberplate lamp
- plaka aydınlatma ışığı
- (Otomotiv) license plate lamp
- sahra elkitabı (Kara Kuvvetleri); mali yönetim; aydınlatma çoklu birimi; kuvvet
- (Askeri) field manual (Army); financial management; flare multiunit; force module; frequency modulation; functional manager
- yapay aydınlatma
- artificial lighting
- yetersiz aydınlatma
- insufficient lighting
- çubuk lâmbalarla aydınlatma
- strip lighting