Television enlightens the viewers as well as entertains them.
- Televizyon izleyicileri eğlendirmesinin yanı sıra onları aydınlatır.
Maybe you could enlighten me.
- Belki beni aydınlatabilirsin.
The old office was less illuminated.
- Eski ofis daha az aydınlatılmıştı.
Thousands of candles illuminated the church during the ceremony.
- Ayin sırasında binlerce mum kiliseyi aydınlattı.
The square was illuminated by bright lights.
- Meydan parlak ışıklarla aydınlatıldı.
Thousands of candles illuminated the church during the ceremony.
- Ayin sırasında binlerce mum kiliseyi aydınlattı.
Nearly all siheyuans had their main buildings and gates facing south for better lighting, so a majority of hutongs run from east to west.
- Neredeyse bütün siheuyanların ana binaları ve daha iyi aydınlatma için güneye bakan kapıları vardı.Bu yüzden hutongların bir çoğunluğu doğudan batıya doğru çalışırlar.
I hate fluorescent lighting.
- Floresan aydınlatmadan nefret ediyorum.
If the universe is full of stars, why doesn't their light continually light up the entire sky?
- Eğer evren yıldızlarla doluysa, neden onların ışığı sürekli olarak tüm evreni aydınlatmıyor?
Enlightening the people is very easy.
- İnsanları aydınlatmak çok kolaydır.
France gave the United States the statue of Liberty Enlightening the World.
- Fransa Dünya'yı Aydınlatan Özgürlük heykelini Amerika Birleşik Devletleri'ne hediye etti.
When I heard my teacher's illuminating explanation, it was as though I suddenly saw the light.
- Ben öğretmenimin aydınlatıcı açıklamasını duyduğumda aniden ışık gördüm gibi oldu.
Their comments were illuminating.
- Onların yorumları aydınlatıcıydı.
Any society not enlightened by philosophers is fooled by quacks.
- Filozoflar tarafından aydınlatılmamış bir toplum şarlatanlar tarafından aptal yerine konulurlar.