Black people had to sit in the back of the bus, or stand if the back was full.
- Siyah insanlar otobüsün arkasında oturmak ya da doluysa ayakta durmak zorunda kaldılar.
She had to stand in the train.
- O, trende ayakta durmak zorundaydı.
The train was very crowded so I had to stand all the way to Ueno.
- Tren çok kalabalıktı bu yüzden Ueno'ya kadar bütün yol boyunca ayakta durmak zorunda kaldım.
She had to stand in the train.
- O, trende ayakta durmak zorundaydı.
I don't mind standing.
- Ben ayakta durmayı kafama takmam.
It was all I could do to keep standing.
- Yapabildiğim bütün şey ayakta durmaya devam etmekti.