ayırtma

listen to the pronunciation of ayırtma
Türkçe - İngilizce

ayırtma teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı

ayırtmak
{f} book

I'd like to book a table for four for tomorrow night. - Yarın akşam için dört kişilik bir masa ayırtmak istiyorum.

I have to book a hotel room. - Otelde bir oda ayırtmak zorundayım.

yer ayırtma
reservation

I ought to have made a hotel reservation earlier. - Otelde daha önce yer ayırtmalıydın.

ayırtmak
{f} reserve

I'd like to reserve a table for four at six. - Saat altıda dört kişilik bir masa ayırtmak istiyorum.

I'd like to reserve a seat on this train. - Bu trende yer ayırtmak istiyorum.

yer ayırtma
booking
ayır
break into
ayırtmak
to reserve, to book
ayırtmak
allocate
Ayır
allocate

Allocate a room for research purposes. - Araştırma amaçları için bir oda ayırın.

ayır
make disconnected
ayır
make disjoint
ayır
{f} resolving
ayır
{f} segregated
ayır
differentiate

We must be able to differentiate between objects and situations. - Nesneler ve durumlar arasında ayırım yapabilmeliyiz.

ayır
{f} separate

We must separate politics from religion. - Siyaseti dinden ayırmalıyız.

Our teacher separated us into two groups. - Öğretmen bizi iki gruba ayırdı.

ayır
{f} disconnecting

I'm not disconnecting their printers. - Onların yazıcılarını ayırmıyorum.

ayır
{f} part

After ten years as business partners, they decided to part ways. - İş ortakları olarak on yıl sonra, yollarını ayırmaya karar verdiler.

I will love you for better for worse till death us do part. - Ölüm bizi ayırana kadar iyi ve kötü günde seni seveceğim.

ayır
detach

I didn't detach them. - Ben onları ayırmadım.

ayır
spaced at
ayır
{f} isolated
ayır
{f} reserved

We ought to have phoned ahead and reserved a table. - Telefon edip bir masa ayırtmalıydık.

The seats were reserved for the party. - Parti için sandalyeler ayırtıldı.

ayır
cut into
ayır
{f} sparing

Would you mind sparing me thirty minutes of the day? - Bana günün otuz dakikasını ayırır mısın?

ayır
sever

I removed her number after severing our friendship. - Dostluğumuzu kestikten sonra onun numarasını ayırdım.

ayır
disconnect

Dan disconnected Linda from her respirator. - Dan, Linda'yı solunum cihazından ayırdı.

I'm not disconnecting their printers. - Onların yazıcılarını ayırmıyorum.

ayır
isolate
ayır
separate into
ayır
{f} spaced
ayır
{f} reserve

I'd like to reserve a seat on this train. - Bu trende yer ayırtmak istiyorum.

I'd like to reserve a table for four at six. - Saat altıda dört kişilik bir masa ayırtmak istiyorum.

ayır
discriminate

Subtle differences in tone discriminate the original from the copy. - Tondaki ince farklar orijinali fotokopiden ayırt eder.

ayır
sever from
ayır
demarcate
ayır
{f} abstract
ayır
{f} allocated
ayır
{f} parted
ayır
{f} parting
ayır
{f} spare

Tom has time to spare. - Tom'un ayıracak zamanı vardı.

Do you have much time to spare? - Ayıracak çok zamanın var mı?

ayır
disjoin
ayır
{f} separating

Why is politics separating us, when we ourselves know who is good and who isn't? - Kimin iyi olduğunu ve kimin olmadığını biz kendimiz bildiğimizde politika neden bizi ayırıyor?

English is one language separating two nations. - İngilizce iki ulusu ayıran bir dildir.

ayır
{f} separated

The mother separated the fighting children. - Anne dövüşen çocukları ayırdı.

Our teacher separated us into two groups. - Öğretmen bizi iki gruba ayırdı.

ayır
{f} discriminating
ayır
{f} detached
ayır
{f} disconnected

Dan disconnected Linda from her respirator. - Dan, Linda'yı solunum cihazından ayırdı.

ayır
{f} abstracted
ayır
split into

Let's decide what needs to be decided, then let's split into two teams, OK? - Neye karar verilmesi gerektiğine karar verelim, sonra iki takıma ayıralım.

ayır
{f} earmark

They earmarked enough money for research work. - Araştırma çalışması için yeterli para ayırdılar.

ayır
break down into
ayır
segregate
ayır
set apart
ayır
allocate to
ayır
uncouple
ayır
unstuck
ayır
allocateto
ayır
sunder
ayır
unstick
ayır
differentiated
ayır
disengage
ayır
disengaged
ayır
seclude
ayır
secluded
ayır
unsphere
ayır
setapart
ayır
separateinto
ayır
(Biyoloji) dissect

We dissected a frog to examine its internal organs. - Bir kurbağayı, iç organlarını incelemek için kesip parçalara ayırdık.

ayır
splitinto
ayır
disarticulate
ayır
disjoined
ayır
zoning
ayır
distinguished

These machines are distinguished by particularly high-quality workmanship. - Bu makineler, özellikle yüksek kaliteli işçilik ile ayırt edilir.

These devices are distinguished by particularly high-quality workmanship. - Bu cihazlar özellikle yüksek kaliteli işçilikle ayırt edilir.

ayırtmak
bespeak
ayırtmak
to have (something) set apart
ayırtmak
to reserve (space, tickets) for oneself
önceden yer ayırtma
advance booking
Türkçe - Türkçe
Ayırtmak işi
Ayırtmak
(Osmanlı Dönemi) TEDENNÜK
Ayırtmak
(Osmanlı Dönemi) FAHS
ayırtmak
Ayırma işini yaptırmak