It's a shame Tom couldn't make it.
- Tom'un bunu yapamaması bir ayıp.
Our meeting room is dirty. It's a shame.
- Toplantı odamız kirli. Bu bir ayıp.
There is no disgrace in being poor.
- Fakirlik ayıp değildir.
Your behaviour was shameful.
- Senin davranışın ayıptı.
What a shame that Andrea left this early.
- Andrea'nın bunu erken bırakması ne ayıp.
She reproached me for being lazy.
- O, tembel olduğum için beni ayıpladı.
What a shame that Andrea left this early.
- Andrea'nın bunu erken bırakması ne ayıp.