Mary bugün çok şirin görünüyor.
- Mary looks pretty today.
Fırında çalışan kız şirin.
- The girl who works at the bakery is pretty.
Sevimli olan bir kızı var.
- He has a daughter who is pretty.
Sanırım Tom da oldukça sevimli.
- I think Tom is pretty cute, too.
O oldukça güzel söyledi.
- She sang pretty well.
Hava sıcaktı. Ve hava oldukça nemliydi.
- The weather was hot. And pretty humid.
Tom Fransızcayı oldukça iyi konuşabilir.
- Tom can speak French pretty well.
Tom Mary'yi oldukça iyi biliyor.
- Tom knows Mary pretty well.
Tom'un bize inanmadığından epeyce eminim.
- I'm pretty sure Tom doesn't believe us.
Tom epeyce utangaç, değil mi?
- Tom is pretty shy, isn't he?
İngilizce çok zor, değil mi?
- English is pretty hard, isn't it?
Beşikteki bebek çok şirindir.
- The baby in the cradle is very pretty.
His sadistic self-torturings finally landed him in a pretty mess: still completely married, practically sure he was in love with Tillie, he made dishonorable proposals of marriage to two other women.