The general situation is advantageous to us.
- Genel durum bizim için avantajlı.
This marriage will be advantageous to his career.
- Bu evlilik onun kariyeri için avantajlı olacak.
I sold the house to advantage.
- Evi avantajlı şekilde sattım.
She has an advantage over me.
- O, benim üzerimde bir avantaja sahiptir.
Advances in science and technology and other areas of society in the last 100 years have brought to the quality of life both advantages and disadvantages.
- Son 100 yılın bilim ve teknoloji ve topluluğun diğer alanlarındaki gelişmeler hayat kalitesine hem avantajlar hem de dezavantajlar getirdi.
She turned down his advances.
- O, avantajlarını geri çevirdi.
The costs outweigh the benefits.
- Maliyetler avantajlardan daha ağır basar.
The company provides health care and life insurance benefits for all of its employees.
- Şirket tüm çalışanları için sağlık bakımı ve hayat sigortası avantajları sağlar.
Tom gave me a head start.
- Tom beni daha avantajlı başlattı.
Tom gave me a head start.
- Tom beni daha avantajlı başlattı.
The odds are in his favor.
- Avantajlar ondan yana.
I offered him odds of 3 to 1.
- Ona üçe birlik avantaj önerdim.