Öyle sona ermek zorunda değil.
- It doesn't have to end like that.
Bir rüyayı yaşıyorsun ve rüya sona ermek üzere.
- You are living a dream, and the dream is about to end.
Onların hararetli tartışmaya bir son vermek için boşuna uğraştı.
- He tried in vain to put an end to their heated discussion.
Sami kendi hayatına son vermek istedi.
- Sami wanted to end his life.
Fadıl evliliği sona erdirmek istedi.
- Fadil wanted to end the marriage.
Japonya, Kore için herhangi bir Rus tehdidini sona erdirmek istiyordu.
- Japan wanted to end any Russian threat to Korea.
Tazmanya, Avustralya'ya aittir.
- Tasmania belongs to Australia.
Avustralya'da biri İngilizce konuşur.
- In Australia, one speaks English.
Oyunun bitimiyle birlikte müthiş bir sevince büründük.
- As soon as the game ended, we became overjoyed.
Dersin bitimine kadar sadece on dakika var.
- There are only 10 minutes left until the end of the lesson.
Ne yazık ki, gıda malzemeleri, kış sonundan önce bitti.
- Unfortunately, the food supplies gave out before the end of winter.
Saat kaçta dersiniz biter?
- At what time does your class end?
Başlangıcı olanın sonu da vardır.
- Whatever has a beginning also has an end.
O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
- He tried to kill himself but it ended in failure.