O, onu nefesini tutarak izledi.
- He watched it holding his breath.
Nefesinizi tutarak kendinizi öldüremezsiniz.
- You cannot kill yourself by holding your breath.
Tom küçük bir malzeme kutusu tutuyordu.
- Tom was holding a small box of stuff.
Tutuklu onu tutan gardiyanlardan kaçtı.
- The prisoner broke away from the guards who were holding him.
Çiçekleri tutan o kadın kimdir?
- Who is that woman holding the flowers?
Açık söylemek gerekirse, bu takımın kazanamayacak olmasının sebebi onları geride tutmanızdır.
- To put it bluntly, the reason this team won't win is because you're holding them back.
Sami tutmakta olduğu her şeyi düşürdü.
- Sami dropped everything he was holding.