İlk bakışta Bay Jones'u tanıdım.
- Ich habe Herrn Jones auf den ersten Blick erkannt.
İlk görüşte ona âşık oldu.
- She fell in love with him at first sight.
İlk görüşte ona âşık oldu.
- He fell in love with her at first sight.
Bu sorun görünüşte kolay gibi görünüyor ama o gerçekten zor.
- This problem seems to be easy on the surface, but it's really difficult.
Dış görünüşte bir sümsük gibi görünüyor. Fakat özünde onu zorlu bir delege yapan sağlam bir iradesi var.
- He seems like a softy on the surface, but at the core he's got an iron will that makes him an extremely tough negotiator.
1. John is so honest that you can take his words at face value.
2. This store's advertisements are honest; take them at face value.
Endişelenme. İlk bakışta korkutucu gözükebilir, ama aslında çok arkadaş canlısı bir insandır.
- Don't worry. He may look intimidating at first glance, but he's actually a very friendly person.
İlk bakışta bu iki otobüs birbirine benziyor.
- The two buses resemble each other at first glance.
Love at first sight.
İlk görüşte ona âşık oldun mu?
- Did you fall in love with her at first sight?
İlk görüşte ona âşık oldu.
- He fell in love with her at first sight.
Ben onu ilk bakışta tanıdım.
- I recognized her at first sight.
İlk bakışta, o nazik ve kibar görünüyordu.
- At first sight, he seemed kind and gentle.
Can you tell barley from wheat at first sight?
- Kannst du Gerste und Weizen auf den ersten Blick unterscheiden?
It was love at first sight.
- Es war Liebe auf den ersten Blick.