Ben dikkat çekmek istemiyordum.
- I did not want to attract attention.
Kendinize dikkat çekmek için bir şey yapmayın.
- Don't do anything to attract attention to yourself.
Jon, Tom'dan çok daha çekicidir.
- Jon is far more attractive than Tom.
Onun kız yeğeni çekici ve yaşına göre olgundur.
- His niece is attractive and mature for her age.
Bu, bu tür bir cihaz için cazip bir fiyat.
- It's an attractive price, for this sort of device.
Bu düşünce çok cazip.
- The idea is very attractive.
Sanırım o, alımlı ve çekici.
- I think she is charming and attractive.
Ben kızın cazibesine kapıldım.
- I was attracted to the girl.
Mary çok cazibeli bir kadın.
- Mary is a very attractive woman.
Bu kitap için herhangi bir çekicilik hissediyor musun?
- Do you feel any attraction for this book?
Bu günlerde orada Çekicilik Kanunu hakkında birçok konuşma var ama ben böyle bir şeyin var olduğunu sanmıyorum.
- These days there is a lot of talk about the Law of Attraction, but I don't think such a thing exists.
Onun karizmasının çekiciliği diğer insanları dinlettirdi.
- The attractiveness of his charisma made other people listen.
Mavi içinde çok çekicisin.
- You are very attractive in blue.
Senin önerin çok cazip ama onun hakkında düşünmek zorunda kalacağız.
- Your offer is very attractive, but we will have to think about it.
Senin için cazip bir teklifim var.
- I've got an attractive proposition for you.
Bu kitap için herhangi bir cazibe hissediyor musun?
- Do you feel any attraction for this book?
Cazibe yeterince açık.
- The attraction is obvious enough.
Mary çok cazibeli bir kadın.
- Mary is a very attractive woman.
Onu cazibeli buluyor musun?
- Do you find him attractive?
Sanırım o, alımlı ve çekici.
- I think she is charming and attractive.
Çocuklar bazen sırf ilgi çekmek için ağlarlar.
- Children often cry just to attract attention.
O Asyalı kızlar için ilgi çekici.
- He's attracted to Asian girls.
Tom Mary'ye ilgi çekici görünüyor.
- Tom seems attracted to Mary.
Aslında onu sevmiyorum, sadece ilginç buluyorum.
- It's not that I seriously like him. I just find him very attractive.
Tokyo benim için en az ilginç şehirdir.
- Tokyo is the least attractive town to me.
O çok sevimlidir, yani, çekici ve güzeldir.
- She is very pretty, I mean, she is attractive and beautiful.
Mary kız kardeşi kadar güzel değil fakat hâlâ oldukça çekici.
- Mary isn't as beautiful as her sister, but she's still quite attractive.
Manyetik bir çekimle birbirlerine çekildiler.
- They were drawn to each other by a magnetic attraction.
Yer çekimi herhangi iki kütle, herhangi iki organ ya da herhangi iki parçacık arasında olan bir çekim kuvvetidir.
- Gravity is a force of attraction that exists between any two masses, any two bodies, or any two particles.
Onun hakkında ilgi çekici ne bulabilirsin?
- What do you find attractive about her?
Advertising is designed to attract customers.
His big smile and brown eyes instantly attracted me.
A magnet attracts iron filings.
That's a very attractive offer.
He is an attractive fellow with a trim figure.
... been able to attract so far. ...
... starting to attract the interest of some big names and ...