Ben dikkat çekmek istemiyordum.
- I did not want to attract attention.
Kendinize dikkat çekmek için bir şey yapmayın.
- Don't do anything to attract attention to yourself.
Jon, Tom'dan çok daha çekicidir.
- Jon is far more attractive than Tom.
Onun görünümünü çekici bulurum.
- I find her appearance attractive.
Payınızdan memnun değilseniz, onu biraz daha cazip yaparım.
- If you are not satisfied with your share, I'll make it a bit more attractive.
Bu, bu tür bir cihaz için cazip bir fiyat.
- It's an attractive price, for this sort of device.
Sanırım o, alımlı ve çekici.
- I think she is charming and attractive.
Mercan kayalığı, bölgenin en önemli cazibesidir.
- The coral reef is the region's prime attraction.
Onu cazibeli buluyor musun?
- Do you find him attractive?
Bu kitap için herhangi bir çekicilik hissediyor musun?
- Do you feel any attraction for this book?
O önemli bir turistik çekicilik.
- It's a major tourist attraction.
Onun kız yeğeni çekici ve yaşına göre olgundur.
- His niece is attractive and mature for her age.
Onun görünümünü çekici bulurum.
- I find her appearance attractive.
Senin önerin çok cazip ama onun hakkında düşünmek zorunda kalacağız.
- Your offer is very attractive, but we will have to think about it.
Senin için cazip bir teklifim var.
- I've got an attractive proposition for you.
Bu saray bizim şehirde en ünlü ve en iyi takdir edilen cazibesidir.
- This palace is the most famous and best appreciated attraction in our city.
Mercan kayalığı, bölgenin en önemli cazibesidir.
- The coral reef is the region's prime attraction.
Mary çok cazibeli bir kadın.
- Mary is a very attractive woman.
Onu cazibeli buluyor musun?
- Do you find him attractive?
Sanırım o, alımlı ve çekici.
- I think she is charming and attractive.
Çocuklar bazen sırf ilgi çekmek için ağlarlar.
- Children often cry just to attract attention.
Tom Mary'ye ilgi çekici görünüyor.
- Tom seems attracted to Mary.
O Asyalı kızlar için ilgi çekici.
- He's attracted to Asian girls.
Aslında onu sevmiyorum, sadece ilginç buluyorum.
- It's not that I seriously like him. I just find him very attractive.
Tokyo benim için en az ilginç şehirdir.
- Tokyo is the least attractive town to me.
Mary kız kardeşi kadar güzel değil fakat hâlâ oldukça çekici.
- Mary isn't as beautiful as her sister, but she's still quite attractive.
O çok sevimlidir, yani, çekici ve güzeldir.
- She is very pretty, I mean, she is attractive and beautiful.
Manyetik bir çekimle birbirlerine çekildiler.
- They were drawn to each other by a magnetic attraction.
Gezegenlerin kütlesi evrensel çekim yasasına göre hesaplanır.
- The mass of the planets is calculated according to the law of universal attraction.
Onun hakkında ilgi çekici ne bulabilirsin?
- What do you find attractive about her?
Advertising is designed to attract customers.
His big smile and brown eyes instantly attracted me.
A magnet attracts iron filings.
That's a very attractive offer.
He is an attractive fellow with a trim figure.
... starting to attract the interest of some big names and ...
... been able to attract so far. ...