at the same time; by continuance from a former state; still

listen to the pronunciation of at the same time; by continuance from a former state; still
İngilizce - Türkçe

at the same time; by continuance from a former state; still teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

yet
henüz

O henüz geri gelmedi. Kaza geçirmiş olabilir. - He isn't back yet. He may have had an accident.

Yemek henüz hazır değil. - The food's not ready yet.

yet
sonunda

Sonunda soğuk algınlığın bitti mi? - Are you over your cold yet?

Sonunda gerçeği öğrenecek. - He is yet to know the truth.

yet
conj. yine de
yet
şimdi

Şimdiye kadar hiçbir kazağı bitirmedim. - As yet, I have not completed the sweater.

Şimdi vardım. Valizimi bile henüz boşaltmadım. - I've just arrived. I haven't even emptied my suitcases yet.

yet
şu anda

Şu anda hiç planın var mı? - Do you have any plans yet?

Şu anda, yine de görüş birliğine varılmalı. - At present, consensus has yet to be reached.

yet
oysaki
yet
daha

Karısının yeşil noktalarla kaplanmış yüzünü görünce kalp krizi geçirdi. Katil salatalığın bir kurbanı daha! - Seeing the face of his wife covered in green spots, he had a heart attack. Yet another victim of the killer cucumber!

Tepenin üstüne ulaştığımızda rüzgar daha da sert esti. - The wind blew harder yet when we reached the top of the hill.

yet
şu tapta
yet
aynı zamanda
yet
yine de

Kompozisyonun yine de en iyisi. - Your composition is the best yet.

Yine de ona pişman olacaksın. - You will yet regret it.

yet
bununla beraber
yet
ama

Tom çoktan burada, ama Bill henüz gelmedi. - Tom's already here, but Bill hasn't come yet.

Tom gelmek için söz verdi, ama henüz gelmedi. - Tom promised to come, but hasn't showed up yet.

yet
ve yine
yet
(zarf) hâlâ, henüz, daha, şimdiye kadar, şimdiye dek, sonunda, hatta, yine de
yet
derhal
yet
ancak

Tanrım, bana iffet ve ölçülülük ver, ancak henüz değil. - God, please give me chastity and continence, but not yet.

Ülke bölünür ancak dağlar ve ırmaklar vardır. - The country is divided, yet there are mountains and rivers.

yet
not as yet henüz değil
yet
daha; henüz; hâlâ: They haven't come yet. Daha gelmediler. "Can I come in?" "Not yet." "Girebilir miyim?" "Henüz değil." I have yet to
yet
(bağlaç) yine de, ama, ancak, buna rağmen, oysa
İngilizce - İngilizce
yet
at the same time; by continuance from a former state; still