Bir keresinde babanla karşılaştım.
- I met your father once.
Bir keresinde bir panda gördüm.
- I have seen a panda once.
Her şey birdenbire oldu.
- Everything happened all at once.
Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.
- Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.
Bütün çamaşırımı bir defada yıkayabilir miyim?
- May I wash all my laundry at once?
Senin bir defa televizyona çıktığını hatırlıyorum.
- I remember you appeared on television once.
Bütün bu dünyevi bilgelik bir zamanlar herhangi bir bilge adamın sevimsiz sapıklığıydı.
- All this worldly wisdom was once the unamiable heresy of some wise man.
Bir zamanlar bir öğrenci iken onunla tanıştım.
- I met him once when I was a student.
Sana eskiden hiç söz etmedim.
- I never mentioned you once.
Çocukların olur olmaz anlayacaksın.
- You'll understand once you have kids.
Emekli olur olmaz insanlar seni nadiren görmeye gelirler.
- People rarely come to see you once you are retired.