Ben onu herhangi başka adamdan daha içten seviyorum.
- I love him more deeply than any other man.
O beni içten selamladı.
- She bowed deeply to me.
Konuşması dinleyicileri derinden etkiledi.
- His speech deeply affected the audience.
Derinden minnettar olduğu için, teşekkürlerini ifade etmeye çalıştı.
- Being deeply thankful, he tried to express his thanks.
Bob o konuyu derin derin düşündü.
- Bob thought deeply about that matter.
Sadece bizim aramıza, o çok derin derin düşünmez.
- Just between us, he doesn't think very deeply.
Ondan çok etkilendim.
- I was deeply moved by that.
Tom yaptıklarını yaptığına çok pişman oldu.
- Tom deeply regretted doing what he had done.
Onun gözlerine son derece içten baktı.
- He looked deeply into her eyes.
Kazaya sebep olduğuma son derece pişmanım.
- I deeply regret having caused the accident.