Televizyonun karşısında uyudum.
- I slept in front of the TV.
Öğretmen ödevimi sınıfın karşısında okumamı istedi.
- The teacher asked me to read my paper in front of the class.
Evimin önünde bir postahane var.
- There is a post office in front of my house.
Bahçe, evin önündedir.
- The garden is in front of the house.
Araba, binanın önüne park edildi.
- The car is parked in front of the building.
Tom insanların onun evinin önüne park etmelerini sevmiyor.
- Tom doesn't like it when people park in front of his house.
Both parties met in front of the Castle, the torch-bearers numbering nearly one hundred.