He left Japan never to come back.
- O asla geri dönmemek üzere Japonya'dan ayrıldı.
I never work on weekends.
- Hafta sonları asla çalışmam.
Astronomy is by no means a new science.
- Astronomi asla yeni bir bilim değildir.
Tom is by no means unintelligent. He is just lazy.
- Tom asla aptal değildir, O sadece tembeldir.
Everyone is hoping nothing bad will ever happen in Japan.
- Herkes Japonya'da artık kötü bir şey asla olmayacağını umuyor.
Tom doesn't want to ever leave Boston.
- Tom asla Boston'u terk etmek istemiyor.
I've never seen such a thing in my life, not once!
- Ben, hayatımda böyle bir şeyi asla görmedim, bir kez değil!
Tom doesn't seem to agree with you at all.
- Tom asla sizinle aynı fikirde görünmüyor.
You are not at all wrong.
- Asla hatalı değilsin.
They waited a long time for their guest. Finally, an odd man arrived whom they had not expected in the least.
- Misafirlerini uzun süre beklediler. Sonunda onların asla beklemediği tuhaf bir adam geldi.
I am not in the least interested in such a thing.
- Böyle bir şeyle asla ilgilenmiyorum.
It is by no means easy to please everybody.
- Herkesi memnun etmek asla kolay değil.
Tom is by no means unintelligent. He is just lazy.
- Tom asla aptal değildir, O sadece tembeldir.
You never get something for nothing.
- Bir şeyi asla bedava alamazsın.
Nothing will ever change.
- Hiçbir şey asla değişmeyecek.
There's no way she'll ever marry Sato.
- Sato ile asla evlenmez.
You are not at all wrong.
- Asla hatalı değilsin.
Tom said that nothing like that would ever happen again.
- Tom öyle bir şeyin bir daha asla olmayacağını söyledi.
If it had not been for her help, you would never have done it.
- Onun yardımı olmasaydı asla onu yapamazdın.
I never wear white socks.
- Ben asla beyaz çorap giymem.