She looks young, but she's actually older than you are.
- O genç görünüyor, ama o aslında senden daha yaşlıdır.
Tom doesn't actually live within Boston city limits.
- Tom aslında Boston şehri sınırları içinde yaşamıyor.
We often hear it said that ours is essentially a tragic age.
- Biz genellikle, bizimkinin aslında trajik bir çağ olduğunun söylenildiğini duyuyoruz.
That's essentially what happened here.
- Burada olan şey aslında odur.
Money, as such, has no meaning.
- Paranın, aslında, hiçbir anlamı yok.
We do not become good drivers by concentrating on driving as such.
- Aslında sürmeye yoğunlaşarak iyi sürücüler olmayız.
I don't like him much, in fact I hate him.
- Ondan çok hoşlanmıyorum, ben aslında ondan nefret ediyorum,
In fact, Marie Curie is Polish, not French.
- Aslında Marie Curie Fransız değil, Polonyalıdır.
There was a spring indeed, but it was dry.
- Aslında bir pınar vardı, ama kurumuştu.
Esperanto indeed is not difficult.
- Esperanto aslında zor değil.
I now live in Helsinki, but I'm originally from Kuopio.
- Şu an Helsinki'de yaşıyorum ama aslında Kuopioluyum.
I'm originally from China.
- Ben aslında Çinliyim.
Virtually the entire population is infected with one of eight herpes viruses.
- Aslında tüm nüfusun sekizde birine herpes virüsleri bulaşmıştır.
A healthy curiosity is truly a fine thing.
- Sağlıklı bir merak, aslında güzel bir şeydir.
Honestly, this is not a really well-paying job.
- Dürüst olmak gerekirse bu aslında iyi ücretli bir iş değil.
Honestly, I would also like to go.
- Aslında ben de gitmek istiyorum.
In effect, flowers are the creators of honey.
- Aslında, balın yaratıcıları çiçeklerdir.
He seems like a respectable businessman, but he's really part of the Mafia.
- O saygın bir iş adamı gibi görünüyor ama aslında Mafyanın bir üyesidir.
I'm not really a talkative person. It's just that I have a lot of things to tell you.
- Ben aslında geveze birisi değilimdir. Sadece sana anlatacak çok şeyim var.
He is a kind man at heart.
- O, aslında nazik bir insandır.
They are all good men at heart.
- Aslında onların hepsi iyi insanlar.
I basically prefer being by myself.
- Aslında kendi başıma olmayı tercih ederim.
He is basically a nice man.
- O aslında nazik bir insandır.
Competition is neither good nor evil in itself.
- Yarışma aslında ne iyi ne de kötü.
Competitiveness is neither good nor bad in itself.
- Rekabet aslında ne iyi ne de kötü.
In reality, all they are interested in is power.
- Aslında, onların bütün ilgilendiği güçtür.
I remember it as if it were yesterday, but in reality it was fifteen years ago.
- Ben onu sanki dünmüş gibi hatırlıyorum ama aslında on beş yıl önceydi.