She looks young, but she's actually older than you are.
- O genç görünüyor, ama o aslında senden daha yaşlıdır.
Believe it or not, I can actually draw.
- İster inanın ister inanmayın, ben aslında resim çizebilirim.
We often hear it said that ours is essentially a tragic age.
- Biz genellikle, bizimkinin aslında trajik bir çağ olduğunun söylenildiğini duyuyoruz.
It's presumptuous to call this a palace. Essentially, it's a big house.
- Buna bir saray diyen küstahtır. Aslında bu büyük bir ev.
Money, as such, has no meaning.
- Paranın, aslında, hiçbir anlamı yok.
We do not become good drivers by concentrating on driving as such.
- Aslında sürmeye yoğunlaşarak iyi sürücüler olmayız.
Esperanto indeed is not difficult.
- Esperanto aslında zor değil.
Every sentence that starts with I'm not racist, but is likely to be very racist indeed.
- Irkçı değilim, ama ile başlayan her cümle aslında büyük ihtimalle çok ırkçıdır.
In fact, the inhabitants have been exposed to radioactive rays.
- Aslında, yerleşik halk radyoaktif ışınlara maruz kalmaktadır.
A four-year-old American tourist was disappointed to realize that, in fact, the Sichuan province is not entirely made of spicy beef, in spite of its famously piquant cuisine.
- Dört yaşındaki Amerikalı turist, aslında, Sichuan eyaletinin ünlü mayhoş mutfağına rağmen tamamen baharatlı sığır etinden yapılmamış olduğunu farkettiği için hayal kırıklığına uğradı.
Virtually the entire population is infected with one of eight herpes viruses.
- Aslında tüm nüfusun sekizde birine herpes virüsleri bulaşmıştır.
Halloween was originally a Celtic festival.
- Cadılar Bayramı aslında bir Kelt festivaliydi.
I think we need a lot more than I originally thought.
- Sanıyorum aslında düşündüğümden çok daha fazlasına ihtiyacımız var.
A healthy curiosity is truly a fine thing.
- Sağlıklı bir merak, aslında güzel bir şeydir.
Honestly, this is not a really well-paying job.
- Dürüst olmak gerekirse bu aslında iyi ücretli bir iş değil.
I think the world is much older than the Bible tells us, but honestly, when I look around — it looks much younger!
- Dünyanın İncilin söylediğinden çok daha yaşlı olduğunu düşünüyorum fakat aslında etrafa baktığımda o çok daha genç görünüyor!
In effect, flowers are the creators of honey.
- Aslında, balın yaratıcıları çiçeklerdir.
Jingle Bells, a popular song around Christmas time, is not really a Christmas song. The lyrics say nothing about Christmas.
- Jingle Bells, Noel zamanı yaklaştığında popüler bir şarkı, aslında bir Noel şarkısı değildir. Sözleri Noel hakkında bir şey söylemiyor.
Tom talked for a long time, but didn't really say much.
- Tom uzun süre konuştu fakat aslında çok şey söylemedi.
Competitiveness is neither good nor bad in itself.
- Rekabet aslında ne iyi ne de kötü.
Competition is neither good nor evil in itself.
- Yarışma aslında ne iyi ne de kötü.
They are all good men at heart.
- Aslında onların hepsi iyi insanlar.
He is a good man at heart.
- O, aslında iyi bir adam.
I remember it as if it were yesterday, but in reality it was fifteen years ago.
- Ben onu sanki dünmüş gibi hatırlıyorum ama aslında on beş yıl önceydi.
In reality, all they are interested in is power.
- Aslında, onların bütün ilgilendiği güçtür.
It's basically quite simple.
- Bu aslında oldukça basit.
He is basically a nice man.
- O aslında nazik bir insandır.
In effect, flowers are the creators of honey.
- Aslında, balın yaratıcıları çiçeklerdir.