as much as fills a such a container

listen to the pronunciation of as much as fills a such a container
İngilizce - Türkçe

as much as fills a such a container teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

box
{i} kutu veya sandık dolusu
as much as
olduğu kadar

Onları ziyaret etmeden önce, kültürleri hakkında mümkün olduğu kadar çok bilgi sahibi olduk. - We learned as much as possible about their culture before visiting them.

Romanlar geçmişte olduğu kadar çok okunmuyor. - Novels aren't being read as much as they were in the past.

as much as
olabildiği kadar
as much as
aynı miktarda
box
dövüşmek
as much as
kadar

Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor. - My brother eats twice as much as I do.

Ben elimden geldiği kadar yardımcı olacağım. - I will help as much as I can.

box
kulübe

En yakın telefon kulübesi nerede? - Where is the nearest telephone box?

Polis kulübesinin etrafında çok sayıda insan gördüm. - I saw a number of people around the police box.

box
(mahkeme) kürsü
box
(the ile) televizyon
as much as
kadar çok

Tom onun senin satmaya çalıştığın o zımbırtıya 300 dolar kadar çok harcamaya istekli olduğunu söylüyor. - Tom says he's willing to spend as much as $300 on that gizmo you're trying to sell.

Onun Tom'a güvendiği kadar çok Tom Mary'ye güvenmiyor. - Tom didn't trust Mary as much as she trusted him.

as much as
aynı
as much as
bile
box
{f} boks yapmak
box
{i} televizyon

Yenilikçiler televizyonun dışında düşünüyorlar. - Innovators think outside the box.

Bütün gününü televizyonun önünde geçirmemelisin. - You shouldn't spend the whole day in front of the box!

box
yumruklaşm
box
hediye

Ben meslektaşlarım için bir hediye olarak işe giderken bir kutu çikolata aldım. - I bought a box of chocolates on the way to work as a gift for my colleagues.

Benim için büyük zevk, Mary bana Boston'dan bir hediye olarak bir müzik kutusu getirdi. - Much to my delight, Mary brought me a music box from Boston as a gift.

box
{i} loca
box
(isim) kutu, sandık, kutu veya sandık dolusu; at arabacısı yeri; jüri bölmesi; kompartıman, loca, kulübe; televizyon, teyp veya radyo; tokat, yumruk; şamar, şimşir [bot.]
box
{i} jüri bölmesi
box
{f} kutulamak
box
{i} kompartıman
box
külübe av külübesi
box
{f} kutuya koymak
box
{i} at arabacısı yeri
box
{f} boks yapmak. box s.o. on the ear birinin kulağına tokat atmak
İngilizce - İngilizce
box

a box of books.

as much as
to the same extent; up to the desired amount
as much as fills a such a container

    Heceleme

    as much as fills a such a con·tain·er

    Türkçe nasıl söylenir

    äz mʌç äz fîlz ı sʌç ı kınteynır

    Telaffuz

    /ˈaz ˈməʧ ˈaz ˈfəlz ə ˈsəʧ ə kənˈtānər/ /ˈæz ˈmʌʧ ˈæz ˈfɪlz ə ˈsʌʧ ə kənˈteɪnɜr/