as much as fills a box

listen to the pronunciation of as much as fills a box
İngilizce - Türkçe

as much as fills a box teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

box
{i} kutu veya sandık dolusu
as much as
olduğu kadar

Romanlar geçmişte olduğu kadar çok okunmuyor. - Novels aren't being read as much as they were in the past.

Bir yabancı dili öğrenmek istiyorsan mümkün olduğu kadar çok çalışmalısın. - If you want to master a foreign language, you must study as much as possible.

as much as
olabildiği kadar
as much as
aynı miktarda
box
dövüşmek
as much as
kadar

O, benim kazandığımın üç katı kadar çok kazanıyor. - He earns three times as much as I do.

Ben elimden geldiği kadar yardımcı olacağım. - I will help as much as I can.

box
kulübe

En yakın telefon kulübesi nerede? - Where is the nearest telephone box?

Oradaki polis kulübesinde sorun. - Ask at the police box over there.

box
(mahkeme) kürsü
box
(the ile) televizyon
as much as
kadar çok

Tom onun senin satmaya çalıştığın o zımbırtıya 300 dolar kadar çok harcamaya istekli olduğunu söylüyor. - Tom says he's willing to spend as much as $300 on that gizmo you're trying to sell.

Onun Tom'a güvendiği kadar çok Tom Mary'ye güvenmiyor. - Tom didn't trust Mary as much as she trusted him.

as much as
aynı
as much as
bile
box
{f} boks yapmak
box
{i} televizyon

Televizyonda boks maçı gördüm. - I saw the boxing match on television.

Bütün gününü televizyonun önünde geçirmemelisin. - You shouldn't spend the whole day in front of the box!

box
yumruklaşm
box
hediye

Ben meslektaşlarım için bir hediye olarak işe giderken bir kutu çikolata aldım. - I bought a box of chocolates on the way to work as a gift for my colleagues.

Kutular hediyedir. Onların içinde ne var? - The boxes are gifts. What do they contain?

box
{i} loca
box
(isim) kutu, sandık, kutu veya sandık dolusu; at arabacısı yeri; jüri bölmesi; kompartıman, loca, kulübe; televizyon, teyp veya radyo; tokat, yumruk; şamar, şimşir [bot.]
box
{i} jüri bölmesi
box
{f} kutulamak
box
{i} kompartıman
box
külübe av külübesi
box
{f} kutuya koymak
box
{i} at arabacısı yeri
box
{f} boks yapmak. box s.o. on the ear birinin kulağına tokat atmak
İngilizce - İngilizce
box
as much as
to the same extent; up to the desired amount
as much as fills a box

    Türkçe nasıl söylenir

    äz mʌç äz fîlz ı bäks

    Telaffuz

    /ˈaz ˈməʧ ˈaz ˈfəlz ə ˈbäks/ /ˈæz ˈmʌʧ ˈæz ˈfɪlz ə ˈbɑːks/