Biz aslanı canlı yakalamak zorundayız.
- We've got to catch the lion alive.
Fare canlı mı yoksa ölü mü?
- Is the rat alive or dead?
Onlar onun ölü mü yoksa diri mi olup olmadığını söyleyemedi.
- They could not tell whether he was dead or alive.
Yılan diri mi yoksa ölü mü?
- Is the snake alive or dead?
Yılan sağ mı yoksa ölü mü?
- Is the snake alive or dead?
Babamın hâlâ sağ olduğunu düşünmeden edemiyorum.
- I can't help thinking my father is still alive.
Yer yaratıcı genç insanlarla hayat doluydu.
- The place was alive with creative young people.
Uyanık olmak hayatta olmaktır.
- To be awake is to be alive.
Hayatta olmak ne anlama geliyor?
- What does it mean to be alive?
Biz ne olduğunun farkındaydık.
- We were alive to what was going on.
Ben tamamen tehlikenin farkındaydım.
- I was fully alive to the danger.
Sen olmasaydın, o hâlâ hayatta olacaktı.
- If it hadn't been for you, he would still be alive.
Erkek kardeşlerin her ikisi de hâlâ hayatta.
- Both brothers are still alive.
Filler bugün yaşayan en büyük kara hayvanlarıdır.
- Elephants are the largest land animals alive today.
Yaşayan en uzun adam Carl'dır.
- Carl is the tallest man alive.
Northumberland was the proudest man alive. --Edward Hyde Clarendon.