asıl teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- principal
All animals, except man, know that the principal business of life is to enjoy it.
- Bütün hayvanlar, insanın dışında, yaşamın asıl işinin ondan zevk almak olduğunu biliyor.
- main
He explained the main purpose of the plan.
- Planın asıl amacını açıkladı.
What's your main reason for studying French?
- Fransızca öğrenmek için asıl nedenin nedir?
- virtual
- actual
- original
This land was expropriated from its original owner decades ago.
- Bu arazi on yıllar önce asıl sahibinden kamulaştırılmıştır.
The Normans abandoned their original language.
- Normanlar asıl dillerini bıraktılar.
- major
What's your major field?
- Asıl branş alanın nedir?
Tom majored in literature at the university.
- Tom üniversitede edebiyatı asıl branş olarak aldı.
- origin
Felicja's mother is a Polish of Romanian origin.
- Felicja'nın annesi, Rumen asıllı bir Polonyalıdır.
Ali learnt the Persian language to be able to read the The Mathnawi of Jalaluddin Rumi in original text.
- Ali, Mevlana'nın Mesnevisini asıl metninden okuyabilmek için Farsça öğrendi.
- foundation
All of your accusations are without foundation. She's innocent and we're going to prove it.
- Suçlamalarınızın hepsi asılsız. O masum ve biz bunu kanıtlayacağız.
- extraction
- groundwork
- truth, reality; basis
- fountain head
- central
- in chief
- foundation, base; reality, truth; origin, source; the original; real, true, genuine; essential, main, principal, primary; original; actually
- origination
- gist
- original, the original
- elementary
- provenance
- master
- actually, essentially
- inherent
- intrinsic
- principally
- cardinal
Some countries use ordinal numbers to count millennia, whereas others count them using cardinal numbers.
- Bazı ülkeler bin yıllık dönemi saymak için sıra numaralarını kullanırken, diğerleri asıl sayıları kullanarak sayarlar.
- real; original
- True
What are Tom's true intentions?
- Tom'un asıl niyeti ne?
The true killer responsible for her murder is you!
- Onun cinayetinden sorunlu asıl katil sensin!
- pivotal
- root stock
- the most important, main
- authentic
- actual, true; real, essential
- origin, original form
- {s} real
What's the real priority here?
- Buradaki asıl öncelik nedir?
People usually have two reasons for doing something: a good reason and the real reason.
- İnsanların bir şey yapmalarında genelde iki neden vardır: İyi bir neden ve asıl neden.
- reality
- master copy
- (Ticaret) proper
- primary
- actually
- echt
- native
- base
- genuine
- bottom
Your plan sounds good, but the bottom line is: will it bring us more business?
- Planın iyi görünüyor fakat asıl önemli olan şu: bize daha çok iş getirir mi?
I'm sure Tom will be able to get to the bottom of it.
- Tom'un bunun asıl sebebini bulabileceğinden eminim.
- truth
- substance
- parentage
- fountain
- essence
- natural
If that is the real aim, naturally I would not know about that.
- Asıl amaç buysa bilmem tabii.
- seed
- pivot
- pristine
- tug
- pedigree
- noumenon
- unadorned
- radical
- asıl gerekli şey
- essential
- asıl mesele
- substance
- asıl (fikir)
- candid
- asıl yük
- brunt
- asıl konu
- real issue
- asıl manifesto
- (Ticaret) original ship’s commercial, original manifest
- asıl önemli olan şey
- more importantly, what really matters is
- asıl önemli olan şey
- the most important thing
- asıl amacından saptırmak
- to sidetrack
- asıl belgeler
- (Hukuk) original acts
- asıl borç
- (Kanun,Ticaret) principal debt
- asıl borçlu
- principal debtor
- asıl gereklilik
- essentiality
- asıl gerçek
- gospel truth
- asıl güzellik yürektedir
- physical beauty is superficial
- asıl güzellik yürektedir
- beauty is only skin-deep
- asıl güzellik yürektedir
- true beauty lies within
- asıl hani balığı
- (Tabiat Doğa) (balık, Fam: Serranidae) [syn.: asıl hani balığı, orfoz] grouper
- asıl konuya geçmek
- to get down to brass tacks
- asıl kuvvet
- main body
- asıl mesele
- nitty gritty
- asıl mesele
- main point
- asıl meseleye gelmek
- get down to the nitty gritty
- asıl meseleye gelmek
- to get down to brass tacks
- asıl mirasçıya pay vermeyen
- inofficious
- asıl muharebe alanı
- (Askeri) main battle area
- asıl neden
- mainspring
- asıl normal
- principal normal
- asıl notadan aşağı olarak
- flat
- asıl nüsha
- original
- asıl nüsha
- autography
- asıl renk
- natural colour
- asıl sayılar
- math . cardinal numbers
- asıl sorun
- the name of the game, main point
- asıl suret
- tenor
- asıl vurgu
- phonetics primary accent
- asıl örnek
- prototype
- asıl üyeler
- (Hukuk) original members
- asıl şey
- feature
- hristiyanların asıl duası
- dominical prayer
- ortodoks hristiyan (asıl)
- orthodox christian