Tom once owned this piece of land.
- Tom bir zamanlar bu arsaya sahipti.
George was tricked into buying the land.
- George arsa satın alırken kandırıldı.
The plot isn't that important.
- Arsa o kadar önemli değil.
I bought a small lot on the hillside in Southern France where I plan to build a retirement home.
- Güney Fransa'da dağın yamacında emeklilik evi yapmayı planladığım küçük bir arsa aldım.
Tom owns a lot of land just outside of Boston.
- Tom'un tam Boston'un dışında bir sürü arsaya sahip.