Öğleden sonra erken saatlerde Kennedy Havaalanına varmak istiyorum.
- I want to arrive at Kennedy Airport early in the afternoon.
O, zamanında varmak için koştu.
- He ran, so as to arrive on time.
İtfaiyeciler umutsuzca olay yerine ulaşmak için çalışıyorlar. Umarız çok geç olmadan varırlar!
- Firefighters are trying desperately to reach the scene of the accident. Let's hope they arrive before it's too late!
Ben gelmek istiyorum.
- I would like to arrive.
Erken gelmek için elimden geleni yapacağım.
- I'll try my best to arrive early.
Okula saat dokuzdan önce ulaşmalısın.
- You should arrive at school before nine.
Dün Tokyo'ya ulaştım.
- Yesterday I arrived in Tokyo.
Ben onun kısa sürede ulaşacağına inanıyorum.
- I believe she'll arrive in a short time.
Hiçbir gemi Küba'ya ulaşamadı.
- No ship could arrive in Cuba.
Öğleden sonra erken saatlerde Kennedy Havaalanına varmak istiyorum.
- I want to arrive at Kennedy Airport early in the afternoon.
Biz, zamanında istasyona varmak istiyorsak acele etmeliyiz.
- We must hurry if we want to arrive at the station on time.
Fırtına zamanında ulaşmamızı engelledi.
- The storm prevented us from arriving on time.
Fırtına onun zamanında ulaşmasını engelledi.
- The storm prevented her from arriving on time.
Zamanında gelmediği için Tom Mary'ye özür dilemelidir.
- Tom should apologize to Mary for not arriving on time.
Tom Mary'yi zamanında gelmediği için azarladı.
- Tom scolded Mary for not arriving on time.
Peron 2'ye gelen tren 4:35'te Shibuya'ya gidecek.
- The next train arriving at platform 2 will depart for Shibuya at 4:35pm.
Şimdi gelen otobüs, İç Hatlar Terminali 1 üzerinden Uluslararası Terminale gidiyor.
- The bus now arriving is going to the International Terminal via Domestic Terminal 1.
İngiltere'den bir hafta önce geldiler.
- They arrived from England a week ago.
Buraya dün akşam altıda geldik.
- We arrived here at six yesterday evening.
Ben geldiğimde, anlaşmazlık kaynama noktasına ulaşmıştı.
- When I arrived, the dispute had reached its boiling point.
O gelir gelmez ona söylerim.
- As soon as he arrives, I'll tell him.
Tom gelir gelmez gidelim.
- Let's leave as soon as Tom arrives.
We arrived and booked in.
He had finally arrived on Broadway.
We arrived at eight PM famished.
He died previous to my arrival.
- He died before I arrived.
... reservations or the package that's about to arrive, and ...
... But you arrive, you put a soccer ball in front of them, ...