O, zamanında varmak için koştu.
- He ran, so as to arrive on time.
Nancy asla zamanında varmaktan geri kalmaz.
- Nancy never fails to arrive on time.
İtfaiyeciler umutsuzca olay yerine ulaşmak için çalışıyorlar. Umarız çok geç olmadan varırlar!
- Firefighters are trying desperately to reach the scene of the accident. Let's hope they arrive before it's too late!
Erken gelmek için elimden geleni yapacağım.
- I'll try my best to arrive early.
İşyerine ter içinde gelmek istemiyorum.
- I don't want to arrive all sweaty at work.
Biz bekledik ama o ulaşamadı.
- We waited but he failed to arrive.
Okula saat dokuzdan önce ulaşmalısın.
- You should arrive at school before nine.
Mektuplarınız iki gün içinde ulaşır.
- Your letters arrive in two days.
Hiçbir gemi Küba'ya ulaşamadı.
- No ship could arrive in Cuba.
Öğleden sonra erken saatlerde Kennedy Havaalanına varmak istiyorum.
- I want to arrive at Kennedy Airport early in the afternoon.
Biz, zamanında istasyona varmak istiyorsak acele etmeliyiz.
- We must hurry if we want to arrive at the station on time.
Fırtına zamanında ulaşmamızı engelledi.
- The storm prevented us from arriving on time.
Fırtına onun zamanında ulaşmasını engelledi.
- The storm prevented her from arriving on time.
Ben bagajımın yakında gelip gelmeyeceğini bilmek istiyorum.
- I'd love to know if my luggage is arriving soon.
Tom Mary'yi zamanında gelmediği için azarladı.
- Tom scolded Mary for not arriving on time.
Şimdi gelen otobüs, İç Hatlar Terminali 1 üzerinden Uluslararası Terminale gidiyor.
- The bus now arriving is going to the International Terminal via Domestic Terminal 1.
Peron 2'ye gelen tren 4:35'te Shibuya'ya gidecek.
- The next train arriving at platform 2 will depart for Shibuya at 4:35pm.
Misafirler geldiğinde, o piyano çalıyordu.
- She was playing the piano when the guests arrived.
İngiltere'den bir hafta önce geldiler.
- They arrived from England a week ago.
Ben geldiğimde, anlaşmazlık kaynama noktasına ulaşmıştı.
- When I arrived, the dispute had reached its boiling point.
O gelir gelmez gidelim.
- Let's leave as soon as he arrives.
Tom gelir gelmez gidelim.
- Let's leave as soon as Tom arrives.
We arrived and booked in.
He had finally arrived on Broadway.
We arrived at eight PM famished.
He died previous to my arrival.
- He died before I arrived.
... But you arrive, you put a soccer ball in front of them, ...
... reservations or the package that's about to arrive, and ...