arkadaşlar

listen to the pronunciation of arkadaşlar
Türkçe - İngilizce
folks

Give my regards to your folks. - Arkadaşlarına selamlarımı söyle.

That's all for now, folks. - Şimdilik bu kadar, arkadaşlar.

friends

I spent the whole afternoon chatting with friends. - Bütün öğleden sonrayı arkadaşlarla sohbet ederek geçirdim.

Mike and Ken are friends. - Mike ve Ken arkadaşlar.

kid

He was the kind of kid who was always showing off to his classmates. - Her zaman sınıf arkadaşlarına gösteriş yapan türde bir çocuktu.

Tom and I have been good friends since we were kids. - Tom ve ben çocukluğumuzdan beri iyi arkadaşlarız.

buddies

Tom and his buddies slit the throats of eleven men and women. - Tom ve onun arkadaşları on bir erkek ve kadının boğazlarını kesti.

Tom drinks beer with his buddies at the local bar every weekend. - Her hafta sonu Tom arkadaşlarıyla bir yerel barda bira içer.

company

I really enjoy your company. - Gerçekten senin arkadaşlarınla eğleniyorum.

All the doctors say that I shouldn't drink coffee, but, despite that, I do have a bit now and then when I'm in good company. - Bütün doktorlar kahve içmemem gerektiğini söylüyorlar ama buna rağmen, sevdiğim arkadaşlarımla beraberken ara sıra birazcık içiyorum.

entourage
the kids
arkadaş
{i} friend

My university friend is against terror. - Üniversite arkadaşım terör karşıtı.

Spongebob and Patrick are friends. - Süngerbob ve Patrick arkadaştır.

arkadaş
buddy

I feel your pain, buddy. - Acını hissediyorum, arkadaş.

He's my old drinking buddy. - O benim eski içki arkadaşım.

arkadaş
mate

They want to choose their mates by their own will. - Arkadaşlarını kendi istekleriyle seçmek istiyorlar.

Tom met his life mate, Mary, at the age of twenty six. - Tom yirmi altı yaşındayken hayat arkadaşı Mary'yle tanıştı.

arkadaş
bud

Tom and I are fishing buddies. - Tom ve ben balıkçılık arkadaşlarıyız.

They're buddies from my technical school. - Onlar benim teknik okuldan arkadaş.

arkadaş
pal

She has a few pen pals. - Onun birkaç mektup arkadaşı var.

I halved the money with my pal. - Parayı arkadaşımla yarı yarıya paylaştım.

arkadaş
companion

My companions were watching me in silence and, unlike other times when my wonder had made them laugh, they remained serious. - Arkadaşlarım beni sessizce izliyorlardı ve, benim şaşkınlığımın onları güldürdüğü diğer zamanların aksine , onlar ciddi kaldılar.

He wanted female companionship. - O kadın arkadaşlık istedi.

arkadaş
comrade

The young man bade farewell to his comrades and relatives. - Genç adam arkadaşlarını ve akrabalarını uğurladı.

He was angered by the murder of their comrades. - O, arkadaşlarının cinayetiyle kızdırıldı.

arkadaş
chap
arkadaş
fellow

The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs. - Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.

He is always isolated from his fellow workers. - O her zaman iş arkadaşlarından izole edilmiştir.

arkadaş
associate

I don't associate with people like Tom. - Tom gibi insanlarla arkadaşlık etmem.

arkadaş
bedfellow
arkadaş
chum
arkadaş
brother

We had a great evening yesterday with my brothers and my friends, and the barbecue was very good, too. - Dün kardeşlerim ve arkadaşlarım beraber süper bir akşam geçirdik ve mangal da çok iyidi.

He's a friend of my brother's. - O, erkek kardeşimin bir arkadaşıdır.

arkadaş
{i} familiar

My parents are familiar with her friend. - Ebeveynlerim onun arkadaşını tanıyorlar.

arkadaş
connection
arkadaş
(Argo) homeboy
arkadaş
fella
arkadaş
(Argo) bloke
arkadaş
intimate

We're intimate friends. - Biz samimi arkadaşlarız.

arkadaş
cohort
arkadaş
(Argo) mellow
arkadaş
spouse
arkadaş
sidekick
arkadaş
company

He is not very good company. - O, çok iyi bir arkadaş değildir.

I advise you not to keep company with Tom. - Tom'la arkadaşlık etmemeni tavsiye ederim.

arkadaş
date

Would either of you be interested in going on a blind date with one of my friends? - Herhangi biriniz arkadaşlarımdan biriyle çıkmakla ilgilenir misiniz?

I'm going on a date with my boyfriend today, so I've been in a very good mood since this morning. - Bugün erkek arkadaşımla çıkıyorum, bu yüzden bu sabahtan beri çok iyi bir ruh hali içindeyim.

arkadaş
helpmeet
arkadaş
pard

I pardoned my friend for his poor manners. - Kötü davranışları için arkadaşımı affettim.

arkadaş
comate
arkadaş
ally
arkadaş
partner

Tom is my old partner. - Tom benim eski arkadaşım.

When meeting a person for the first time, be sure to pay attention to the distance placed between yourself and your partner. - Birisiyle ilk kez karşılaştığında, kendinle arkadaşın arasına konulan mesafeye kesinlikle dikkat et.

arkadaş
colleague

Her novel ideas are time and again getting her into trouble with her more conservative colleagues. - Onun yeni fikirleri daha tutucu iş arkadaşlarıyla sık sık başını derde sokuyor.

He made the plan along with his colleagues. - Planı iş arkadaşlarıyla birlikte yaptı.

Arkadaş
matey
arkadaş
feller

You're a mighty good feller. - Sen güçlü iyi bir arkadaşsın.

He's a smart little feller. - O zeki küçük bir arkadaştır.

arkadaş
compeer
arkadaş
consociate
arkadaş
friend, fellow, mate, crony, pal, chap; companion
arkadaş
sidekick; helpmate
arkadaş
confrere
arkadaş
luv
arkadaş
socius
arkadaş
mac

Tom and his friends all have Macbooks. - Tom ve arkadaşlarının hepsinin MacBookları var.

Macedonia and Bulgaria are not friends. - Macedonya ve Bulgaristan arkadaş değildir.

arkadaş
kamerad
arkadaş
amigo
arkadaş
pardner
arkadaş
cobber
arkadaş
{i} helpmate
yakın arkadaşlar
inseparables
Türkçe - Türkçe
rüfeka
arkadaş
Bir ortamda birlikte bulunanlardan her biri, hempa, refik: "Nedret'in arkadaşları bizi nezaketen davet ettiler."- M. Yesarî
arkadaş
bektâş
Arkadaş
(Osmanlı Dönemi) ADİD
Arkadaş
enise
Arkadaş
refik
Arkadaş
yaren
Arkadaş
semir
Arkadaş
arkadaş
Bir işte birlikte bulunanlardan her biri, hempa, refik, yâren
arkadaş
Birbirlerine karşı sevgi ve anlayış gösteren kimselerden her biri
arkadaşlar