My friend studies Korean.
- Arkadaşım Korece çalışıyor.
Batman is friends with Robin.
- Batman, Robin ile arkadaştır.
If you buddy up to everybody and anybody, pretty soon people will think you're just a people-pleaser.
- Eğer herkesle ve herhangi biriyle arkadaş olursan, çok geçmeden insanlar senin insanları memnun eden biri olduğunu düşünecekler.
I feel your pain, buddy.
- Acını hissediyorum, arkadaş.
Tom and I are soul mates.
- Tom ve ben ruh arkadaşlarıyız.
Tom met his life mate, Mary, at the age of twenty six.
- Tom yirmi altı yaşındayken hayat arkadaşı Mary'yle tanıştı.
If you buddy up to everybody and anybody, pretty soon people will think you're just a people-pleaser.
- Eğer herkesle ve herhangi biriyle arkadaş olursan, çok geçmeden insanlar senin insanları memnun eden biri olduğunu düşünecekler.
Tom and I are drinking buddies.
- Tom ve ben içki arkadaşlarıyız.
I halved the money with my pal.
- Parayı arkadaşımla yarı yarıya paylaştım.
I would like to be your pen pal.
- Mektup arkadaşın olmak istiyorum.
My companions were watching me in silence and, unlike other times when my wonder had made them laugh, they remained serious.
- Arkadaşlarım beni sessizce izliyorlardı ve, benim şaşkınlığımın onları güldürdüğü diğer zamanların aksine , onlar ciddi kaldılar.
He wanted female companionship.
- O kadın arkadaşlık istedi.
He was angered by the murder of their comrades.
- O, arkadaşlarının cinayetiyle kızdırıldı.
The young man bade farewell to his comrades and relatives.
- Genç adam arkadaşlarını ve akrabalarını uğurladı.
He's quite a nice fellow but I don't like him.
- O gerçekten hoş bir arkadaş fakat ondan hoşlanmıyorum.
He seems to be a nice fellow.
- O, güzel bir arkadaş gibi görünüyor.
I don't associate with people like Tom.
- Tom gibi insanlarla arkadaşlık etmem.
He's a friend of my brother's.
- O, erkek kardeşimin bir arkadaşıdır.
We had a great evening yesterday with my brothers and my friends, and the barbecue was very good, too.
- Dün kardeşlerim ve arkadaşlarım beraber süper bir akşam geçirdik ve mangal da çok iyidi.
He's a smart little feller.
- O zeki küçük bir arkadaştır.
You're a mighty good feller.
- Sen güçlü iyi bir arkadaşsın.
My parents are familiar with her friend.
- Ebeveynlerim onun arkadaşını tanıyorlar.
We're intimate friends.
- Biz samimi arkadaşlarız.
A man is known by the company he keeps.
- Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.
I just came along to keep Tom company.
- Sadece Tom'a arkadaşlık etmek için geldim.
My boyfriend and I had sex on the first date.
- Erkek arkadaşım ve ben ilk buluşmamızda seks yaptık.
I have a date tonight with an old girlfriend.
- Bu gece eski bir kız arkadaşımla bir buluşmam var.
I pardoned my friend for his poor manners.
- Kötü davranışları için arkadaşımı affettim.
Who is your dance partner?
- Dans arkadaşınız kim?
Tom doesn't have a partner.
- Tom'un bir hayat arkadaşı yok.
His novel ideas are time and again getting him into trouble with his more conservative colleagues.
- Onun özgün fikirleri daha tutucu arkadaşlarıyla başını defalarca belaya soktu.
Her novel ideas are time and again getting her into trouble with her more conservative colleagues.
- Onun yeni fikirleri daha tutucu iş arkadaşlarıyla sık sık başını derde sokuyor.
Mac is my friend. He likes dogs very much.
- Mac, benim arkadaşım. O, köpekleri çok sever.
Tom and his friends all have Macbooks.
- Tom ve arkadaşlarının hepsinin MacBookları var.
Don't worry. He may look intimidating at first glance, but he's actually a very friendly person.
- Endişelenme. İlk bakışta korkutucu gözükebilir, ama aslında çok arkadaş canlısı bir insandır.
Tom appears to be a friendly guy.
- Tom arkadaş canlısı bir adam gibi görünüyor..
A party is a good place to make friends with other people.
- Parti başka insanlarla arkadaş olmak için elverişli bir yerdir.
It is interesting to make friends with a foreigner.
- Bir yabancı ile arkadaş olmak ilginçtir.
I want to make friends with Nancy.
- Nancy ile arkadaş olmak istiyorum.
A party is a good place to make friends with other people.
- Parti başka insanlarla arkadaş olmak için elverişli bir yerdir.
Children always find a reason to become friends.
- Çocuklar her zaman arkadaş olmak için bir neden bulur.
I don't want to be friends with him.
- Onunla arkadaş olmak istemiyorum.
Tom just wants to be friends with you.
- Tom sadece sizinle arkadaş olmak istiyor.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
- Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
I spent the whole afternoon chatting with friends.
- Bütün öğleden sonrayı arkadaşlarla sohbet ederek geçirdim.
Take your time, folks.
- Acele etmeyin, arkadaşlar.
Where are Tom's folks?
- Tom'un arkadaşları nerede?
I want to make friends with your sister.
- Kız kardeşinle arkadaş olmak istiyorum.
I want to make friends with Nancy.
- Nancy ile arkadaş olmak istiyorum.
Tom and Mary used to be close friends.
- Tom ve Mary yakın arkadaşlardı.
He is my close friend.
- O benim yakın arkadaşım
I don't want to be friends with you.
- Seninle arkadaş olmak istemiyorum.
I want to make friends with your sister.
- Kız kardeşinle arkadaş olmak istiyorum.
He was the kind of kid who was always showing off to his classmates.
- Her zaman sınıf arkadaşlarına gösteriş yapan türde bir çocuktu.
When I was a kid, my classmates and I would all take marbles to school to play with. These days, most kids have got smartphones and iPods.
- Çocukluğumda sınıf arkadaşlarım ve ben oynamak için bütün bilyeleri okula götürürdük. Bu günlerde çoğu çocuğun akıllı telefonları ve iPod'ları var.
Tom and his girlfriend are in the same class.
- Tom ve kız arkadaşı aynı sınıfta.
I ran into your girlfriend.
- Kız arkadaşına doğru koştum.
He proposed to his girl friend with a ring he had stolen from a local jewelry.
- O yerel bir kuyumcudan çaldığı bir yüzükle kız arkadaşına evlenme teklif etti.
Cats are social animals.
- Kediler arkadaş canlısı hayvanlardır.
Tom sat at the bar drinking with his buddies.
- Tom arkadaşlarıyla içki içerken barda oturdu.
Tom drinks beer with his buddies at the local bar every weekend.
- Her hafta sonu Tom arkadaşlarıyla bir yerel barda bira içer.
I really enjoy your company.
- Gerçekten senin arkadaşlarınla eğleniyorum.
All the doctors say that I shouldn't drink coffee, but, despite that, I do have a bit now and then when I'm in good company.
- Bütün doktorlar kahve içmemem gerektiğini söylüyorlar ama buna rağmen, sevdiğim arkadaşlarımla beraberken ara sıra birazcık içiyorum.
She has too many boyfriends.
- Onun bir sürü erkek arkadaşı var.
Her boyfriend is an idiot.
- Onun erkek arkadaşı aptal.
I want to learn to speak Hawaiian, so I can impress my girlfriend.
- Havaiili konuşmayı öğrenmek istiyorum, böylece kız arkadaşımı etkileyebilirim.
I ran into your girlfriend.
- Kız arkadaşına doğru koştum.
He's got a steady girlfriend.
- Onun istikrarlı bir kız arkadaşı var.
Do you have a steady girlfriend?
- Sürekli çıktığın bir kız arkadaşın var mı?
Forget it. He is our mutual friend, after all.
- Unut gitsin. Sonuçta o bizim ortak arkadaşımız.
Tom and Mary have several mutual friends.
- Tom ve Mary'nin birkaç ortak arkadaşı var.