Artık burada çalışmak istemiyorum.
- Ich will hier nicht mehr arbeiten.
Çok çalışmak zorundasın.
- Du musst viel arbeiten.
Casus evrakları yaktı.
- The spy burned the papers.
Ben atalarımın kim olduğunu bilmiyorum. Bizim evraklar Nuh Tufanı sırasında kayboldu.
- I don't know who my ancestors are. Our papers got lost during the Flood.
İşler için onunla röportaj yapıldı.
- She was interviewed for jobs.
Çok sayıda öğrenci yarı zamanlı işler arıyor.
- Many students are looking for part-time jobs.
Biz kimlik belgelerimizi güvenlik masasına göstermek zorunda kaldık.
- We had to show our papers at the security desk.
Sınav kağıtların Pazartesiye kadar teslim edilmelidir.
- Your test papers must be handed in by Monday.
Evrak çantam kağıtlarla doludur.
- My briefcase is full of papers.
Tüm evraklar bantlandı ve kasada muhafaza edildi.
- All the papers were taped up and kept in the safe.
Ben atalarımın kim olduğunu bilmiyorum. Bizim evraklar Nuh Tufanı sırasında kayboldu.
- I don't know who my ancestors are. Our papers got lost during the Flood.
Tom büyük bir fabrika için çalışıyor.
- Tom works for a large factory.
Benim babam bir fabrikada çalışır.
- My father works in a factory.
Onun en son çalışmaları geçici sergide.
- His latest works are on temporary display.
Onun çalışmalarından hiçbirini görmedim.
- I have seen neither of his works.
Bilgisayarlar gerçekten edebi eserleri çevirebilir mi?
- Can computers actually translate literary works?
Bu kitap şairin en iyi eserlerinden biridir.
- This book is one of the poet's best works.
Beton karma tesisi sadece şantiyeden bir mil uzakta.
- The concrete mixing plant is just a mile from the worksite.
Karıştırma tesisinden şantiyeye beton taşımak için doksan dakikamız var.
- We have ninety minutes to carry the concrete from the mixing plant to the worksite.
Dan treni bir bakım atölyesine sürdü.
- Dan drove the train to a maintenance workshop.
Boş eller internetin atölyesidir.
- Idle hands are the Internet's workshop.
Ben işlerin kontrolünü aldım.
- I got control of the works.
O sadece ev işlerini çekip çevirmiyor, aynı zamanda bir okul öğretmeni olarak da çalışıyor.
- Not only does she keep house, but she also works as a school teacher.
Öğretmenlik yapıyor ama aslında bir vampir.
- He works as a teacher, but actually he's a vampire.
Atölyesinde bir tablo yapıyor.
- He's making a table in his workshop.
He is accustomed to working hard.
- Er ist daran gewöhnt, hart zu arbeiten.
He has an interesting job, for which he has to work a lot.
- Er hat einen interessanten Beruf, für den er viel arbeiten muss.