Çok çalışmak zorundasın.
- Du musst viel arbeiten.
Artık burada çalışmak istemiyorum.
- Ich will hier nicht mehr arbeiten.
Evraklarını derhal teslim et.
- Hand in your papers at once.
Ben atalarımın kim olduğunu bilmiyorum. Bizim evraklar Nuh Tufanı sırasında kayboldu.
- I don't know who my ancestors are. Our papers got lost during the Flood.
İşler başarısız sonuçlanınca işçiler işlerini kaybettiler.
- As businesses failed, workers lost their jobs.
Askerler eve gelmeye barış zamanı işlerini bulmaya başladılar.
- Soldiers began to come home and find peacetime jobs.
Biz kimlik belgelerimizi güvenlik masasına göstermek zorunda kaldık.
- We had to show our papers at the security desk.
Boşanma kağıtlarını az önce imzaladım, nihayet özgürüm!
- I've just signed the divorce papers; I'm free at last!
Zaman doldu. Kağıtlarını teslim et.
- Time is up. Hand in your papers.
Ben atalarımın kim olduğunu bilmiyorum. Bizim evraklar Nuh Tufanı sırasında kayboldu.
- I don't know who my ancestors are. Our papers got lost during the Flood.
Tüm evraklar bantlandı ve kasada muhafaza edildi.
- All the papers were taped up and kept in the safe.
O bir fabrikada çalışıyor.
- He works in a factory.
Benim babam bir fabrikada çalışır.
- My father works in a factory.
Bu kitap şairin en iyi çalışmalarından biridir.
- This book is one of the poet's best works.
Onun çalışmalarından hiçbirini görmedim.
- I have seen neither of his works.
Bilgisayarlar gerçekten edebi eserleri çevirebilir mi?
- Can computers actually translate literary works?
Tom'un eserlerde çok sayıda projesi var.
- Tom has a lot of projects in the works.
O bir sıhhi tesisat şirketi için çalışıyor.
- He works for a plumbing company.
Karıştırma tesisinden şantiyeye beton taşımak için doksan dakikamız var.
- We have ninety minutes to carry the concrete from the mixing plant to the worksite.
Tom'un bodrumunda bir atölyesi var.
- Tom has a workshop in his basement.
Boş eller internetin atölyesidir.
- Idle hands are the Internet's workshop.
O sadece ev işlerini çekip çevirmiyor, aynı zamanda bir okul öğretmeni olarak da çalışıyor.
- Not only does she keep house, but she also works as a school teacher.
Ben işlerin kontrolünü aldım.
- I got control of the works.
Tom evinin yakınındaki bir spor salonunda egzersiz yapıyor.
- Tom works out in a gym near his house.
Atölyesinde bir tablo yapıyor.
- He's making a table in his workshop.
I wanted to work this summer.
- Ich wollte diesen Sommer arbeiten.
I must work hard to make up for lost time.
- Ich muss hart arbeiten, um die verlorene Zeit aufzuholen.