Artık burada çalışmak istemiyorum.
- Ich will hier nicht mehr arbeiten.
Çok çalışmak zorundasın.
- Du musst viel arbeiten.
Ben atalarımın kim olduğunu bilmiyorum. Bizim evraklar Nuh Tufanı sırasında kayboldu.
- I don't know who my ancestors are. Our papers got lost during the Flood.
Evrakların hepsini bir araya toplar mısın?
- Can you gather all of the papers together?
İşler başarısız sonuçlanınca işçiler işlerini kaybettiler.
- As businesses failed, workers lost their jobs.
Askerler eve gelmeye barış zamanı işlerini bulmaya başladılar.
- Soldiers began to come home and find peacetime jobs.
Biz kimlik belgelerimizi güvenlik masasına göstermek zorunda kaldık.
- We had to show our papers at the security desk.
Evrak çantam kağıtlarla doludur.
- My briefcase is full of papers.
Zaman doldu. Kağıtlarını teslim et.
- Time is up. Hand in your papers.
Tüm evraklar bantlandı ve kasada muhafaza edildi.
- All the papers were taped up and kept in the safe.
Evraklarını derhal teslim et.
- Hand in your papers at once.
O bir fabrikada çalışıyor.
- He works in a factory.
Babam bir fabrika için çalışmaktadır.
- My father works for a factory.
Bu kitap şairin en iyi çalışmalarından biridir.
- This book is one of the poet's best works.
Picasso'nun çalışmalarını severim.
- I like the works of Picasso.
Ressam birçok güzel sanat eserleri üretir.
- The painter produces many fine works of art.
Bilgisayarlar gerçekten edebi eserleri çevirebilir mi?
- Can computers actually translate literary works?
Karıştırma tesisinden şantiyeye beton taşımak için doksan dakikamız var.
- We have ninety minutes to carry the concrete from the mixing plant to the worksite.
Beton karma tesisi sadece şantiyeden bir mil uzakta.
- The concrete mixing plant is just a mile from the worksite.
Boş eller internetin atölyesidir.
- Idle hands are the Internet's workshop.
Atölyesinde bir tablo yapıyor.
- He's making a table in his workshop.
Eğitimin zorunlu karakteri çocukların içinde öğrenme arzusu geliştirmek için çeşitli şekillerde çalışmaya adanmış işlerin çokluğunda nadiren analiz edilir.
- The mandatory character of schooling is rarely analyzed in the multitude of works dedicated to the study of the various ways to develop within children the desire to learn.
Ben işlerin kontrolünü aldım.
- I got control of the works.
Atölyesinde bir tablo yapıyor.
- He's making a table in his workshop.
Öğretmenlik yapıyor ama aslında bir vampir.
- He works as a teacher, but actually he's a vampire.
He is accustomed to working hard.
- Er ist daran gewöhnt, hart zu arbeiten.
I must work hard to make up for lost time.
- Ich muss hart arbeiten, um die verlorene Zeit aufzuholen.